Temsili Demokrasi hesap vermek
üzerine kuruludur:
Halk, kendisini yönetmek üzere, temsilcilerini seçer...
Sonra da, vicdan, ifade, basın ve muhalefet özgürlüğü çerçevesinde,
bunlardan sürekli olarak hesap sorar.
Bu hesap sorma işlemi, nihai olarak seçimlerde de yapılır ve
gerekirse, yöneticilere verilen temsil görevi geri alınır,
başkalarına verilir.
***
Elbette siyaseten halktan temsil
görevi almış olan yöneticiler seçildikten
sonra da her istediklerini
yapamazlar:
Çağımızdaki Demokratik Hukuk Devleti’nde, bir siyasal iktidarın
bütün eylem ve söylemleri anayasanın belirlediği hukuk sınırları
içinde kalmak zorundadır.
Bu zorunluluğu, iktidarın bütün eylem ve söylemlerini denetleyen
yargı erki gözetir.
***
Çağdaş Demokratik Hukuk Devleti,
vatandaşlarını korumak ve kollamak üzere
biçimlendirilmiştir.
Bu devlet anlayışında, vatandaş devlet için değil, devlet vatandaş
için vardır:
Bir başka deyişle, ortaçağın ceberut, baskıcı, engizisyoncu devlet
anlayışı, günümüzde, vatandaşın vicdan ve ifade hak ve özgürlüğünü
koruyan, muhalefet hak ve özgürlüğünü güvence altına altına alan
devlet anlayışına evrilmiştir.
***
Günümüzün Demokratik Hukuk
Devleti, vatandaşları arasında hiçbir dine,
mezhebe, ırka, milliyete göre
ayrım yapmaz, yapamaz...
Bütün vatandaşlarına, sırf kendi vatandaşı oldukları için eşit
davranmak zorundadır.
Özet olarak bu devlet, köken ve kültürel kimlik farkı gözetmeksizin
bütün vatandaşlarına karşı aynı derecede sorumludur:
Bütün eylem ve söylemleri anayasal hükümlere göre denetlenir,
ayrıca, vicdan, ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde, sürekli
olarak da vatandaşlar tarafından kendisinden hesap sorulur.
***
Halk, devletten kendi
malını, canını, temel hak ve
özgürlüklerini korumasını
bekler:
Hırsızlıklar, şiddet olayları, cinayetler ve terör eylemleri
karşısında halkın sığınacağı tek yer, hukuk, adalet, devlet yani
devletin güvenlik güçleridir.
Bu nedenle de, devleti temsil eden
siyasal iktidarı denetler, gerekirse
eleştirir;bu onun en doğal hakkı
hatta görevidir.
Ülkemizin güneydoğusunda süregelmekte olan trajik olaylar
karşısında sadece bir grup akademisyenin değil, bütün halkın çok
duyarlı olduğu açıktır...
Bu konuda, siyasal
iktidarı destekleyen olduğu
kadar eleştiren görüş ve
yorumların da açıklanması,
bunlara katılsak da katılmasak
da son derece doğaldır
hatta demokrasinin
gereğidir.
Bu eleştiriler içinde bizce haklı görülenler olabileceği gibi, yine
bizce haksız, hatta çok haksız görülenler de olabilir.