Herkes gibi ben de,
AKP/Erdoğan iktidarının
Adalet Yürüyüşü’ne tepkisini,
karşı hamlesini
bekliyordum.
(Malum, diyalektik ilişki: Her etki bir tepki
yaratır.)
Tahminim, Adalet Yürüyüşü’nün rakibi değil, tam
tersine, Demokratik Rejim ve Hukuk Devleti açısından onun
tamamlayıcısı olan 15 Temmuz kutlamalarını, “Biz-Onlar”
ayrımcılığı ile yorumlayıp, yanlış olarak Maltepe Mitingi’nin
karşısına dikmek biçiminde bir hamlenin yapılacağıydı.
Nitekim yanılmadım, bu
yapıldı:
AKP 15 Temmuz kutlamalarına CHP ve HDP’yi davet
etmedi.
Böylece “Biz-Onlar” ayrımına uygun
olarak, kutlamalar ile Adalet Yürüyüşü arasında bir rekabet
oluşturma projesi yürürlüğe kondu.
Aslında bu strateji şaşırtıcı
değildi...
Çünkü zaten AKP/Erdoğan
iktidarının bütün siyasal
kariyeri “Biz- Onlar” karşıtlığı
üzerine inşa edilmişti.
***
Fakat bu “karşı hamle”,
burada durmadı...
Dün işaret ettiğim, içi boş bir
özgüven sonucunda yaşanan
büyük düş kırıklığının yol
açtığı “kimya
bozulması”, gerçeklere çok
aykırı olduğuaçıkça görülen, bu
nedenle de artık geniş kitleleri
etkilemek yerine,tersine onları
yabancılaştıran eylem ve
söylemlerle devam ediyor:
Son örnek
dünkü Cumhuriyet’in
manşetinde “İntikam
Raporu” başlığıyla
verilen, “Meclis’teki Darbe
Komisyonu raporuna, CHP’nin
FETÖ’yle amaç birliğinde olduğu ve
CHP’nin darbeye giden süreçte FETÖ’yü
cesaretlendirdiğisuçlamalarının
eklendiği” haberi!
Tam da bu sırada Sosyal Medya’da daha 8 Ocak
2009’da Kılıçdar’ın, bir
televizyon
konuşmasında, Mehmet Ali
Birand’a Ergenekon operasyonları için “F tipi”
dediğini gösteren bir video
dolaşıyordu.
Yine aynı gün, yani
dün, Hürriyet’te Mehmet
Y. Yılmaz’ın köşesinde, AKP
liderlerinin Fethullah
Gülen için yaptıkları övgüler
sıralanmıştı.