Bugüne kadar 4 yazı ile Kürt
Sorununun temelinde yatan
çelişkileri belirlemeye
çalıştım. Sadece, her an değişmekte olan,
benim “Dış Etkenler Açmazı” dediğim, Somer’in “Dış
Güvensizlik İkilemi” çerçevesinde tartıştığı, Ortadoğu’daki
uluslararası toplumun hesapları ve bu hesapların muhtemel sonuçları
üzerinde yeterince durmadım.
Bunun en önemli nedeni, bu hesapların, (ki Somer de benim gibi,
bunların esas belirleyiciler arasında olduğunu düşünüyor) şu anda
nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir bölgesel savaşa dönüşmüş
olması.
Ama daha şimdiden, Türkiye’nin Suriye konusunda izlediği dış
politikanın, Kürtlerin Ortadoğu savaşı sırasında güçlenmesini
önlenmek üzerine inşa edildiğini, ama tam tersi bir sonuç verdiğine
işaret edebiliriz...
Ortadoğu Savaşı’nın, Kürtlerin Ortadoğu’daki bağımsız siyasal
kimlik oluşumlarını daha da güçlendirdiğini, ama farklı Kürt
gruplar arasındaki etkileşimlerin nasıl bir sonuç vereceğinin henüz
çok belirgin olmadığını da belirtelim.
Dolayısıyla şu anda, dış etkenlerin Kürt Sorunu konusunda
Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini kesin olarak görebilmek çok
olanaklı değil.
Bu nedenle biz yine, içeride nasıl bir çözüm aranması gerektiği
üzerinde duracağız.
***
Böyle karmaşık toplumsal ve
siyasal sorunlarda çözüm önermek kolay
değil...
Hele hele bir tarafın sözcülüğüne, silaha sarılmış bir terör örgütü
soyunmuşken...
Ve öbür tarafın sözcülüğünde de, demokrasiden gittikçe uzaklaşan,
temsil ettiği toplumun içindeki her türlü farklılığı kaşıyarak
kutuplaşmalara, düşmanlaşmalara yol açan, gerilimden beslenen,
kendi görüşlerine karşı çıkanları hainlikle suçlayan ve rejimi
değiştirmek isteyen baskıcı bir iktidar varken!