AKP iktidarı, sadece Başkanlık Rejimi’ni kurmaya kilitlenmiş görünüyor:
Bu uğurda, ülkenin bütün siyaseti aynı hedefe yönlendirilmiş, bütün kaynakları tek noktaya seferber edilmiş, bütün sorunları ihmal edilmiş, bütün medyası esir alınmış durumda.
Varsa yoksa Parlamenter rejimin tıkandığı...
Sorunların tek adam yönetimi ile çözülebileceği.
Elbette bu iddialar sırasında ülkeyi bu duruma getiren yönetimin, zaten tek bir adamın iktidarı olduğu gerçeği ihmal ediliyor.
***
Aslında bu heves çok yeni değil:
Yüksek yargıyı iktidarın emrine veren 12 Eylül 2010 referandumu felaketinden sonra, ülkenin bütün sorunları bu açıdan yorumlanmaya başlanmıştı.
Örneğin, Kürt sorununun çözümüne ilişkin “Barış Görüşmeleri” bile bu hedefe yönelikti.
PKK ile yapılan ve başlangıçta “Konuşuyorsunuz diyen şerefsizdir” diye çok sert bir dille inkâr edilen görüşmeler dahi, tek kişinin egemenliğine yönelik başkanlık rejimi için bir nevi pazarlık üzerinden götürülüyordu.
Bu konuda Öcalan’ın beyanları ortadadır.
Ne zaman ki Kürtler, bir tek adam yönetimine karşı çıktılar...
Ne zaman ki bu karşı çıkış müzakere masasını devirdi ve sonunda Demirtaş, “Seni başkan yaptırmayacağız” dedi...
İşte o zaman “Çözüm sürecinin” filan oyun olduğu ve asıl sorunun tek adam yönetimi olduğu açığa çıktı.
Dün Özgür Mumcu, Dolmabahçe’nin bu konudaki hazin öyküsünü çok iyi özetlemişti.