İsmet Paşa 22 Şubatçılara “Kan dökmeden silahlarını teslim ederlersekendilerine dokunulmayacağını, sadece harekâta katılanların tümünü emekliye sevk edeceğini” bildirmiş ve büyük bir felakete dönüşebilecek olan kardeş katliamını engellemişti.
***
Ne yazık ki, emekli edilen Talat
Aydemir bu olaydan ders almadı,
“maskaralığını” 1 yıl sonra 21 Mayıs’ta
yeniden denedi:
Resmi üniformasıyla Harbiye’ye geldi, öğrencileri sahaya çıkardı,
Süvari Birliği Komutanı Fethi Gürcan’la birlikte
yeniden bir harekâta girişti; İlhan
Başkomutasındaki bir tank birliği Ankara radyo evini ele
geçirdi.
Başbakan İsmet Paşa olayı duyduğunda
aynı sözü söylemişti:
“Maskaralar, radyoya baskın yaptılar. Küçük bir grup.
Gösteririm ben onlara” dedi.
Bu kez ihtilalcileri affetmedi. Aydemir ve Gürcan idam
edildi.
***
Ankara küçük yerdi o zamanlar; herkesin her olayda bir akrabası
veya tanıdığı vardı:
Babam, Oğlum, Torunum adlı kitabımda
anlatmıştım:
27 Mayıs 1960’ta bir teyzemin kocası askerdi, bir halamın kocası
ise Demokrat Parti milletvekili; sembolik olarak “Biri ötekini
hapse attı” diyebiliriz.
Sadece 27 Mayıs’ı değil, 21 Mayıs’ı da bizzat yaşadım:
Fethi Gürcan’ın süvari birliği, o gece,
Maltepe’deki Koç Öğrenci Yurdu’nun önünden geçti.
Ben o sırada Siyasal Bilgiler son sınıftaydım; girişimi duymuştuk;
tavrımızı belirtmek için pencerelere
üşüşüp “Yaşasın hükümet”, “Yaşasın İsmet
Paşa” diye bağırmıştık.
Sonradan bacanağım olan
Yüzbaşı Erol, 28. Tümen
Komutanı Nuri Hazer Paşa ile birlikte, 21
Mayıs girişimini bastırmakta fiilen görev yapmış:
Tompson elinde, cipe atlayıp Hazer Paşa’yla
birlikte Harbiye’ye ve radyo evine nasıl gittiklerini, oralarda
yaşadıkları gerilimli anları, kendi canını ortaya koyarak yaptığı
duygusal konuşma ve eylemlerle can kayıplarını nasıl önlediğini
uzun uzun anlatırdı.
Bugün bir dünürüm de, o sırada öğrenci olduğu için Harbiye’den
atılanlardan...
Kendilerine tanınan üniversiteye giriş hakkından yararlanıp ziraat
okumuş, profesör olmuş değerli bir bilim insanı; zaten gönülsüz
olarak katıldıkları harekât sırasında silahlarını bırakıp
çalılıklar arasında kaybolarak nasıl teslim olduklarını
anlatır.
En ilginci de, radyo evini basan, tank komutanı İlhan
Baş’ın öyküsüdür:
Ordudan emekli edildikten sonra sınava girmiş, TRT elemanı
olmuş ve zaman içinde terfi ederek radyo
evine müdür atanmıştır!