Sevgili okurlarım, hapishanelerden pek çok mektup alıyorum:
FETÖ’cü olup olmadıklarını bilmediğim, belki Atatürkçü olan, belki sadece muhalif kimlik taşıyan, belki de makamında olsa beni de haksız yere yargılayıp, gözümün yaşına bakmadan hukuksuz biçimde mahkûm edecek olan savcılardan, yargıçlardan...
Terör örgütleriyle ilişkisi olup olmadığını bilemediğim, bir bölümü sadece muhalif bir sendikaya üye olduğu için işinden atılan, yargılanan, öğretmenlerden, devlet memurlarından...
Darbeye katılmadığını öne süren, emir üzerine sahaya indiğini ve durumu anlar anlamaz derhal teslim olduğunu belirten askeri personelden...
Ve yakınlarından!
Bu mektuplara burada pek yer vermiyorum...
Çünkü, “Hukuk Devleti kurulsun” diye, herhangi bir grup için değil, Türk, Kürt, dinci, laik, muhalif, muvafık, politikacı, gazeteci, sivil, asker, herkes için adalet istediğimden dolayı, sadece Hukuk Devleti’nden ve Bağımsız Adaletten yana olduğum için, bireysel olaylarda yanılma, yanıltılma olasılığım yüksek!
ByLock kararı ve ByLock’a dayalı suçlamalar gibi, yanlışlığı kanıtlanmış olayların üzerinde zaten duruyorum.
Hangi görüşten olursa olsun, doğrudan teröre bulaşmadıkça, gazeteci ve yazarların tutuklanmalarına karşı olduğumu her vesileyle belirttim.
Özellikle otobüslere doldurularak zorla sahaya götürülen emir kulu askeri öğrencilerin infaz edilmelerinin ve yargılanmalarının yanlışlığına defalarca dikkat çektim.
Bugün, bütün Cumhuriyet mensuplarının tahliye edilmelerine karşın Akın Atalay’ın, hem de kendi ayağıyla yurtdışından gelip teslim olduğu halde, Cumhuriyet ailesinden hâlâ tek tutuklu sanık olarak...