Önder Çelik, Cumhuriyet gazetesinin temel direklerinden biridir: Bütün matbaa ve basım işlerini ve elbette gazetenin teknik sorunlarını, üretim maliyetlerini çok iyi bilir... Sahne gerisinde sessiz sedasız, arı gibi çalışır. Bağırmayan bir entelektüeldir: Alçakgönüllüdür... Saygılıdır... Çok mecbur kalmadıkça tartışmaya girmez... Sadece bildiği konularda konuşur... Sadece bildiği konularda konuştuğu için de sözü dinlenir.
***
Yakışıklı adamdır Önder Çelik... Zaman zaman sakal bırakmaya da özenir... Ben, her sakal bırakmaya başladığı zaman ona “Yakışmıyor, sakal seni yaşlı gösteriyor” diye takılırım... O da benim takılmalarıma karşı, “Ama ailem dahil herkes sakalımı çok beğeniyor” diye direnir.
***
Şimdi Önder Çelik hapiste... Onun niye hapiste olduğunu gerçekten bilmiyorum... Birtakım gerekçeler öne sürüyorlar ama bu gerekçeleri benim aklım ve havsalam almıyor! Aslında sadece Önder Çelik’in değil, Hakan Kara’nın, Musa Kart’ın, Turhan Günay’ın, Güray Öz’ün, Kadri Gürsel’in, Murat Sabuncu’nun, Akın Atalay’ın, Mustafa Kemal Güngör’ün, Bülent Utku’nun ve onlar gibi daha pek çok güzel insanın da niçin hapiste olduklarını anlayamıyorum.
***
Önder’le sakal muhabbeti yapmayı özledim... Bu kadar küçük, bu kadar önemsiz bir sohbete ilişkin duyduğum özlemi bilhassa dile getirdim: Ben onunla sakal muhabbeti yapmayı bile özlediğime göre, kim bilir ailesi, sevdikleri, dostları, arkadaşları, onunla ilgili olarak neleri, ne kadar çok özlemişlerdir! Oğlu Ali’nin, mutlu bir aile ortamını yansıtan, özlem ve umut dolu mektubunu okurken gözlerim yaşardı. Ya Önder ve onun gibi içeride olan ötekiler, onlar neleri özlüyor acaba... Hangi insani duygulardan yoksun bırakılıyorlar?