Sevgili okurlarım dün bu sütunda, “Ahlâk nedir”, “Bireysel Ahlâk nasıl oluşur” konularını açıklamıştım. Bir Üniversite Rektörü’nün cumhurbaşkanına itaat etmeye ilişkin ifadesini “din ve mezhep kökenli feodal köylü ahlâkının ‘padişaha itaat’ anlayışını yansıtan sözlerdir” diye eleştirmiştim.
*** Başta Osmanlı olmak
üzere, tarihteki bütün imparatorluklar, “Reise itaat” ile yaşayan
aile ya da aşiretler tarafından kurulmuşlar ve “Reise itaat”
kültürünü “Padişahlık/İmparatorluk Ahlâkı” olarak tebaalarına
aşılamışlardır.
Bütün imparatorluklar öyledir ama, en iyi bildiğimiz Osmanlı
tarihine bakarsak, Osmanlı Ailesi’nin Karamanoğulları,
Çandaroğulları, Karesioğulları, Germiyanoğulları gibi bütün öteki
aileleri/aşiretleri egemenliğine alarak padişahlık haline geldiğini
görürüz:
Dolayısıyla, “Padişahlık Ahlâkı”, aile/aşiret içindeki “Reise
itaat” kültürünün, tebaaya dayatılmış halidir.
Bu “Reis/Padişah Ahlâkı” sadece kaba kuvvetle değil, Batı’da
Hıristiyanlıkla, Doğu’da Müslümanlıkla desteklenmiş ve
güçlendirilmiş olarak inanç dünyasında da insanlara empoze
edilmiştir.
Batı’da Papalık, Doğu’da Halifelik, feodal toprak ağalığına ve köle
köylülüğe dayalı olan bu “Reislik/Padişahlık Ahlâkı”nın dini
temsilcileridir.
Sanayi Devrimi’yle ortaya çıkan “Emekleme Aşamasındaki Demokrasi
Ahlâkı” ve “Kentsel/Endüstriyel Devlet Yapısı”, aile reisliği
geleneğine dayalı olan toprak ağalarının egemenliğini yıkıp köle
köylülüğü ortadan kaldırdı.
Fakat seçilmiş yöneticilerin bir bölümü, “Emekleme Dönemindeki
Demokrasi Ahlâkı”nı özümlemeyip, tarihten gelen “Reislik Ahlâkı