Ahlâk kendi başına
yoktur ve kendiliğinden oluşamaz...
Birey doğduğunda ahlâk sahibi değildir:
Toplum tarafından daha önce
oluşturulmuş olan ahlâk “toplumsallaştırma” yoluyla
bireye
aktarılır.
Bireye ahlâk aktaran toplumsallaştırma
kurumları, aile, medya, okul, arkadaş grupları ve işyeri
olarak beş ana grup altında toplanabilir.
Birey buralarda “toplumsallaşır” ve
“ahlâk” sahibi olur.
Ahlâk eğitiminin iki hedefi, bireye iyi
ile kötünün, doğru ile yanlışın öğretilmesidir.
***
Hiçbir birey doğuştan ahlâklı
değildir ama bazı özel durumlar dışında her birey en azından dört
kimlikle doğar ve ahlâk ona bu kimlikler bağlamında
aktarılır:
Aile kimliği...
Din/mezhep
kimliği...
Etnik/milliyet
kimliği...
Vatandaşlık
kimliği...
Bir başka deyişle, bireye “iyi ile
kötü” ve “doğru ile yanlış” farklarının öğretilmesi
yani ahlâk aktarılması, bu dört kimlik bağlamında
gerçekleştirilir.
Tarihsel sırayla bakarsak, ahlâk
kavramı şu aşamalardan geçmiştir:
Aile ve aşiret eksenli göçebe
ahlâkı:
Reise sorgusuz sualsiz itaatle yaşamayı
öğretir.
Din ve mezhep eksenli feodal köylülük
ahlâkı:
Papaya, krala, imparatora, halifeye, padişaha
sorgusuz sualsiz itaat ederek yaşamayı öğretir.
Milliyet ve çocukluk aşamasındaki
Demokrasi eksenli kent ahlâkı:
Sorgulamayı ve seçimle geçici olarak görev
verilen politikacıların yönetiminde ortak kurallara göre yaşamayı
öğretir.
Temel Hak ve Özgürlükler eksenli
Demokratik ve Laik Hukuk Devleti ahlâkı:
Kimlikleri ne olursa olsun bütün insanların
vazgeçilemez ve devredilemez eşit haklara sahip oldukları, geçici
yöneticilerini kendi özgür iradeleriyle seçtikleri, temel hak ve
özgürlüklerin devlete karşı da güvence altında olduğu düzene göre
yaşamayı öğretir.
***
Türkiye’nin ahlâk
sorunu:
Papaya, krala, imparatora, şaha,
halifeye, padişaha sorgusuz sualsiz itaati emreden din ve mezhep
kökenli feodal köylülük ahlâkının...
Çocukluk aşamasındaki Demokrasi ahlâkı
ile harmanlanıp...
Temel Hak ve Özgürlükler eksenli bir
Demokratik ve Laik Hukuk Devleti ahlâkını hedefleyen topluma empoze
edilmek istenmesidir.
Profesör unvanlı bir Üniversite
Rektörü’nün “İslamî olarak cumhurbaşkanına
itaat etmek farz-ı ayndır. Karşı gelmek de harpten kaçmak mânâsına
gelir haramdır” ifadesi:
Din ve mezhep kökenli feodal köylü
ahlâkının “padişaha itaat” anlayışını yansıtan
sözlerdir.
***