Bu yazı kaleme alındığı
sırada sandık sonuçları tam belli
değildi...
Ama en azından bir sonuç
kesin olarak belli olmuştu:
Bu seçimlerde, AKP/Erdoğan
iktidarının Parti Devleti, millet
iradesinin şeffaf ve adil bir biçimde
sandığa yansımasını desteklememiş,
tam tersine, başta medya olmak kaydıyla,
Milli İrade’ye ipotek
koymuştu.
***
Aslında, Parti Devletinin
Millete karşı olması süreci, Cemaat
kadrolarının, AKP/ Erdoğan iktidarı ile
birlikte icra ettiği, Ergenekon ve
Balyoz Davaları’yla başlamıştı.
Bu süreç daha sonra, 2010 yılı 12 Eylül
Halkoylaması’yla, yine Cemaat ile işbirliği halinde AKP/Erdoğan
iktidarının yargıya el koymasıyla devam etti.
Bu el koymanın en vahim sonuçlarından biri,
2014 yılındaki, bütün devlet memurlarının istifa ederek girmeleri
gereken Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Erdoğan’ın, Başbakanlık’tan
istifa etmeden girmesiydi...
Bu seçimde, Erdoğan, Başbakanlıkın bütün
olanaklarını kullanmış ve tamamen adaletsiz bir seçimle
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuştu.
***
2015 yılındaki genel
seçimlerde, Parti Devleti bir kez
daha Millete karşıydı:
Tarafsızlık yemini etmiş olan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, bu seçimlerde doğrudan doğruya AKP iktidarının sözcülüğünü
yapmış ve AKP, bütün devlet olanaklarını kendi propagandası için
kullanmıştı.
7 Haziran sonuçlarına göre AKP/Erdoğan iktidarı
Meclis’te çoğunluğu kaybetmiş ama Devlet olanaklarını kullanan
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sonuçlara göre kurulması gereken yeni
hükümetin kurulmasını engellemiş, seçimleri 1 Kasım’da
tekrarlatmıştı.
***