Bir devletin bir
partiyle özdeşleştirilmesi,
tüm bir devlet
aygıtının,yargısıyla, yasamasıyla,
yürütmesiyle bir partinin
emrine verilmesi, Faşizmin en net
ve en saf biçimlerinden
biridir:
Yakın tarihte Avrupa’da, Almanya’da ve İtalya’da çok kanlı bir
biçimde yaşanmıştır!
Ne yazık ki, 16 Nisan’da
referanduma sunulacak
olan Anayasa değişiklik
önerileri, Türkiye’de de,
Cumhuriyet rejimini bitirecek ve yeni
bir Parti Devleti kuracak
maddeler içeriyor:
1) Cumhurbaşkanı partili olacak; elbette sıradan
bir “partili” değil, bir partinin lideri, Genel Başkanı
olacak.
2) Partili Cumhurbaşkanı, yardımcılarını kendisi atayacak ve
atanmış olan bu kişiler gerekli olduğunda seçilmiş
Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kullanarak bizi yönetecek.
3) Partili Cumhurbaşkanı’nın seçtiği bakanlar, Meclis tarafından
denetlenemeyecek.
4) Partili Cumhurbaşkanı, ülkeyi Meclis’in çıkardığı kanunlara
gerek duymadan kararnameler ile yönetebilecek.
5) Partili Cumhurbaşkanı, devletin bütün yöneticilerini atayacak,
yeni vilayetler kurabilecek.
6) Partili Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi üyelerini ve HSK
üyelerini seçecek. Seçtiği HSK üyeleri de yargıçları tayin edecek.
Anayasa Mahkemesi ve HSK ile birlikte Danıştay ve Yargıtay da, yani
tüm adalet mekanizması da partinin emrine girecek.
***
Türkiye bu noktaya nasıl ve neden
geldi?
1) Çok partili düzene geçildiğinde Demokrasi’den yararlanacak olan
sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gelişmemişti. İktidara toprak
ağalarının temsilcisi olan Demokrat Parti geldi ve temel hak ve
özgürlükleri sınırlayıp kısıtlayarak Demokrasiyi
yozlaştırdı.
2) 1950’den beri Türkiye’yi yöneten sağ parti ve askeri darbe
liderleri demokrat olmaktan çok demagogdular. Temel hak ve
özgürlükleri savunmak yerine halkın duygularını okşayarak çoğunluk
baskısı oluşturdular.
3) Muhalefet hakkı ve özgürlüğü, ifade hakkı ve özgürlüğü gibi
temel hak ve özgürlüklerin, sınıfsal destekten yoksun olması,
Demokrasiye inanmayan iktidarların önünü açtı.
4) Toplumun mevcut değerler sisteminin, çok hızlı değişmesi, bir
Anomi durumunu (değersizlik, kuralsızlık durumu) doğurdu, bu durum
iktidarların siyasal/ ahlaki değerleri kolaylıkla yozlaştırmalarına
yardımcı oldu.