Türkiye gibi bütün İslam Âlemi içindeki tek ve biricik demokratik ve laik bir ülke bu hale nasıl geldi?
Neredeyse herkes birbirine nasıl düşman edildi?
Yılların “Yurta Sulh Cihanda Sulh” anlayışı nasıl terk edildi ve Ortadoğu’daki petrol-mezhep savaşlarının bataklığına nasıl saplanıldı?
Çok kişi kendi kendine bu soruyu soruyor ve sonra da şöyle diyor:
“Türkiye bu yönetime, bu yönetcilere layık değil”
***
Türkiye elbette bu hale bir gecede gelmedi...
13 yıllık bir süreç sonunda geldi!
Bu süreci, bu süreçteki hataları görmeden, bunları düzeltmeden, bu durumdan kurtulmak da olanaklı değil.
***
Birinci hata ABD’nin Radikal Siyasal İslam terörüne karşı “Ilımlı Amerikancı İslam”modeli oluşturmak istemesi ve Türkiye’yi de bu modelin bir öncüsü olarak belirlemesiyle yapıldı.
ABD, şimdi bu hatasından dönmüş görünüyor ama heyhat, artık Türkiye’nin ekseni kaydı!
İkinci hata, açıkça, “Demokrasi bir tramvaydır, istediğim durakta inerim”, “Birey laik olmaz, devlet laik olur”, “Halk isterse elbette laiklik elden gider” diyen bir anlayışın,İslamı Demokratikleştirmek hayali ile, Türkiye’deki entelektüellerin bir bölümü tarafından heyecanla desteklenmesi oldu.
Bugün bu desteği verenler de pişman ama ne yazık ki “iş işten geçti”!
***
Elbette bu eksen kaymasında, biri 1980 askeri darbesi, biri de 2010 anayasa refenrandumu olmak üzere iki 12 Eylül’ün de büyük katkısı var:
Birinci 12 Eylül, hem Atatürk adına türlü haksızlık ve işkenceler yaparak, hem de dinci siyasetle ittifak ederek bugünleri hazırladı.
İkinci 12 Eylül de yargıyı bu siyasal iktidarın emrine verdi!