Her diktatörün en azından bir ideolojiye ve yine en azından bir düşmana ihtiyacı vardır...
İç ya da dış savaşlar da, bu iki faktörün kesiştiği noktada, ideolojik ve siyasal düşmana karşı çıkarılır...
Sonra da bütün muhalifler “Hainler” denilerek susturulur, susmayan cezalandırılır!
***
İdeoloji zamanın ruhuna göre belirlenir:
“Kullanışlı ideoloji” ortaçağda dindi.
Elbette Müslümanlara karşı Hıristiyanlık, Hıristiyanlara karşı da İslam dini kullanılmıştı.
İktidar savaşlarının çok kızıştığı alanlar ise, dinler arasında olanlardan çok mezhepler arasında yaşananlardı...
Hıristiyanlık içinde, Ortodokslarla Katolikler, Katoliklerle Protestanlar, iktidar uğruna birbirlerini keserken elbette Müslümanlar da boş durmuyor, Sünnilerle Şiiler Halifelik kavgasında birbirlerini katlediyorlardı.
Günümüzün “kullanışlı ideolojisi” milliyetçiliktir.
Milliyetçiliğin savaş ve diktatörlük için en kullanışlısı, ırkla, dinle, mezheple desteklenmiş olanıdır:
Kilise ile desteklenen Germen ırkçılığı ya da Sünnilikle desteklenen Arap, Türk ya da Kürt milliyetçiliği gibi.
En barışçı ideoloji olan Demokrasi bile, ABD’nin Vietnam, Afganistan ve Ortadoğu’daki savaşlarında “Kullanışlı ideoloji” olarak “Demokrasi götürüyoruz” sloganı içinde işe yaramıştır.
Tabii bu arada emperyalizm, neoliberalizm, radikal İslam ve İslamofobi de, moda olan “kullanışlı ideolojik şemsiyeler” olarak gündemdedir.