ÖNCE SORUNUN ADINI DOĞRU KOYALIM:
Sorunun adı, “Başörtüsü” sorunu değil, “Türban” sorunu veya halk arasındaki deyişle “Sıkmabaş” sorunudur.
Çünkü “Başörtüsü” yüzyıllardır Türkiye’de, özellikle köylerde, ama kasabalarda ve kentlerde de, kadınların genellikle dışarı çıkarken, bazen evin içinde de başlarına örttükleri bir örtüdür.
Yazma, yemeni, tülbent, eşarp gibi isimlerle anılan çeşitleri de olan geleneksel bir başörtüsüdür.
Kadınlar bunu serbest bir biçimde başlarına bağlayıverirler.
Hatta konuşurlarken, kendilerine çeki düzen vermek için, geriye kayan başörtülerini zaman zaman elleriyle öne doğru düzeltirler de.
(Ben bu kültüre sahip geniş bir ailede yetiştiğim, sonra da bu konularda sosyal araştırmalar yaptığım için bunları bizzat gözlemleyerek öğrendim.)
Buna karşılık “Türban”, saçın önce “bone” denilen bir takke ile kapatıldığı, onun üzerine boyun kısmı özel biçimde bağlanan bir örtünün örtüldüğü, bonenin alnı kapatan kısmının örtünün altından göründüğü, genellikle arka tarafı da topuz biçiminde özel olarak şekillendirilmiş bir örtü biçimidir.
Başörtüsü kullanmak geleneksel bir tavırdır.
Türban ise Siyasal İslamın bir simgesi olarak yaşamımıza girmiştir.
Dolayısıyla sorun geleneksel bir “Başörtüsü” kullanma sorunu değil, Siyasal İslamın simgesi olan “Türban”ın kamu hizmeti yapan kadınlar tarafından kullanılması sorunudur.
Hem kadını ikinci sınıf olarak gören ve örtmek isteyen erkek egemen kültür tarafından hem de Siyasal İslamı toplumsal ve kamusal yaşamda görünür ve egemen kılmak isteyen “dini siyasal olarak istismar eden politikacılar” tarafından (emperyalizmin de desteğiyle) sorun haline getirilmiştir.
“Türban”ı İslam adına savunanlar bunun Allah’ın emri olduğunu iddia ederler.
Buna karşılık Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve AKP’de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da bağlı olduğu Devlet Bakanlığı yapmış olan Prof. Dr. Mehmet Aydın gibi âlimler Kuranıkerim’de böyle bir emrin olmadığını ısrarla söylerler.
Özetle “Türban” sorunu “Başörtüsü” sorunu değildir...
Ona “Başörtüsü” sorunu diyenler “Türban” sorununun siyasal simge niteliğini gizleyerek onu olağanlaştıran ve böylece kamu yaşamına girmesini savunanlardır.