“Sosyopat”, başka
kişilerin varlıklarına,
yaşamlarına, haklarına ilgisiz,
saygısızve saldırgan olan kişilere
verilen bir isimdir.
“Antisosyal kişilik bozukluğu” olarak tanımlanan bir nevi ruh
hastalığıdır.
Genellikle çocukluk dönemindeki aşırı baskılardan kaynaklandığı ve
bu dönemde ortaya çıktığı konusunda bir görüş vardır.
Hastalığın en önemli belirtileri yalancılık, hilekârlık,
gerçeklerden kopukluk, sık fikir değiştirme, suçluluk duymama ve
merhametsizlik olarak düşünülmektedir...
“Düşünülmektedir” diyorum, çünkü pek çok ruh hastalığı
gibi “sosyopati”nin de ölçütleri, özellikle
de “psikopati”den farklı yönleri, hâlâ bilim çevrelerinde
tartışılmaktadır.
***
Harvard Üniversitesi’nden Dr.
Martha Stout, The Sociopath Next
Door(Sosyopat Komşunuz) isimli
kitabında bir sosyopatın 10 özelliğini şöyle
sıralamıştır:
1) Genellikle karizmatiktirler; çevrelerinde çoğunlukla bir hayran
kitlesi bulunur. Cinsel açıdan da çekici oldukları
söylenebilir.
2) Sosyopatlar kararlarında ve davranışlarında spontandırlar;
planlı, programlı yaşadıkları söylenemez. Sıradan insanlardan
farklı olarak tuhaf karşılanabilecek davranışlarda
bulunurlar.
3) Utanma, suçluluk veya pişmanlık duymazlar. Aslında beyinlerinde
bu duyguları işleyebilecek bir merkez yoktur; varsa bile bozuktur.
Dolayısıyla en ufak bir vicdan azabı duymadan insanları kolayca
kandırabilir, tehdit edebilir veya zarar verebilirler. Kendi
çıkarları için başkalarına zarar vermekten
çekinmezler. “Başarılı” bir sosyopatın bir ülkede üst
düzey mevkilere rahatça yükselmesi bu yüzdendir.