Bugün Cumhuriyet mensuplarının
duruşması var:
Hani şu pizza ısmarladıkları, tatil
rezervasyonu yaptırdıkları, evin parkelerini tamir ettirdikleri
kişilerle yaptıkları temaslar üzerinden, terör örgütü ilişkileri
veya destekleri olduğu iddia edilen...
Kendisi terör örgütü üyeliğinden müebbetle
yargılanan bir savcı tarafından başlatılan davayla
yargılanan...
Aralarında, tutuklanacağını bilerek ülkeye
dönen ama başka sanıklar tahliye edildiği halde, tutukluluğu devam
ettirilen avukat Akın Atalay’ın, gazetecilikten
başka işi gücü olmayan Murat Sabuncu’nun ve daha
önce FETÖ’cüler tarafından hapse atılan ama şimdi FETÖ’cülerle
mücadele ettiklerini söyleyenler tarafından da tutuklanan
Ahmet Şık’ın da olduğu Cumhuriyet
mensuplarının.
***
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan şu
cümleleri sarf ettiği bir konuşma yaptı:
“Hakkı vermekle hakkı gasp etmek arasındaki
denge öylesine hassastır ki bunu sağlamak için çok çalışmak çok
fedakârlık yapmak gerekir.”
Bununla da
yetinmedi:
“ ‘Zalimi üzerine düşen görevi
yapmayan’ olarak tarif eden Hz. Mevlana’nın anlayışında adalet
dağıtmayan savcı ve hâkim de zalimler sınıfına giriyor”
diyerek savcı ve hâkimlerin yaptıkları zulme
değindi.
Daha sonra adalet mekanizması ile
devlet yönetimi arasındaki ilişkiye de vurgu
yaptı:
“Devleti yönetenlerin yaptığı adaletsizlik
hukuk yoluyla telafi edilirken yargının sebep olduğu adaletsizliğin
telafisi yoktur” dedi.
En sonunda da şu vurucu cümleleri
söyledi:
“Bir ülkede halk bunalmış, ellerini
semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı
sisteminde bir sorun var demektir.
Adaleti kaybettiğimizde her
şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek
zorundayız.
Hukukun üstünlüğüne büyük önem
veriyoruz.”
***
Bu sözler, adalet dugusunun Birinci
Silivri Davaları döneminde, şimdi “Fethullah Gülen Terör
Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması”, FETÖ/PDY denilen, o zamanki
“Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri’nin Cemaati” ile birlikte,
Erdoğan/AKP iktidarı tarafından yerle bir edildiği
ülkemizde...
Yani, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017
Halkoylamalarıyla, yargı bağımsızlığının yok edildiği Türkiye’de
söylendi!
Bu sözleri, resmi açıklamalara göre 4 bin 238
hâkim ve savcının görevden alındığı, adli ve idari yargıdan 2 bin
417 hâkim ve savcının tutuklu bulunduğu bir ülkenin halkı
dinledi.
(Elbette mahkemeleri düzenleyen ve denetleyen
Yüksek Yargı da bu ihraç ve tutuklamalardan bağışık değil: Resmi
açıklamalara göre, Yargıtay’dan 104, Danıştay’dan 41, Anayasa
Mahkemesi’nden 2, HSYK’den 3 hâkim ve savcı tutuklu.)
***