Son zamanlarda haksızlığa uğradığını iddia eden öğretmenlerden,memurlardan ve en önemlisi de savcılardan çok mektup geliyor.
Kimisi Cemaate yakın bir bankada mevduatı olduğundan, kimisi FETÖ’cü bir eğitim sendikasına üye olduğundan, kimisi de ByLock haberleşme programını kullandığından dolayı, işinden atılmış veya tutuklanmış.
Elbette bunların hangisinin haklı hangisinin haksız olduğunu tek tek araştırmak, bilmek olanağım yok.
Ama 15 Temmuz Kalkışması sonrası AKP-Erdoğan iktidarının toptancı bir yaklaşımla, “Kurunun yanında yaş da yanar” anlayışıyla, kitlesel bir temizlik harekâtına giriştiği açık.
Zaten bu darbe teşebbüsünü “Allah’ın lütfu” diye nitelendiren bir Cumhurbaşkanımız ve “Başkanlık sisteminin kapısı 15 Temmuz’da açıldı” diyen bir Başbakanımız var.
Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanımız ise “Darbeyi AKP yaptı, gazetecileri,öğrencileri, askerleri hapse attı” diyor.
***
Aslında Türkiye’deki kargaşayı, kuralsızlığı, Sosyolojik dille “Anomi”yi,belirleyen en önemli mektuplar savcılardan gelenler ve tutuklu yargıçlarındurumu:
İnsanları, gazetecileri, yazarları, akademisyenleri tutuklama yetkisine sahip olan ve kimi zaman da bu yetkiyi haksız yere acımasızca bol bol kullanmış olanlar, şimdi, haksız yere tutukladıkları ya da tutuklama yetkisine sahip oldukları insanlardan, yani gazetecilerden, yazarlardan, akademisyenlerdenyardım bekliyorlar!
İşin ilginç tarafı ise şu:
Benim gibi, hak, hukuk, özgürlük, demokrasi kavramlarına inanan “safoşlar”, bunlara kulak veriyor, haksızlık, hukuksuzluk yapılmasın diye uğraşıyorlar...
Çünkü insanlara değil, ilkelere inanıyorlar...
Ve elbette kimseye de yaranamıyorlar: