Bir tarikata girip, bir şeyhin müridi olduğun zaman, özgürlüğünden, aklından, düşüncelerinden ve hatta duygularından vazgeçeceksin:
Aklını ve özgürlüğünü...
Düşünmeyi ve soru sormayı...
Bir yana bırakacaksın.
Kendini adeta bir ceset gibi şeyhinin iradesine bırakacaksın:
Verilenlerden başka bir şey okumayacaksın...
Söylenenlerden başka bir şey düşünmeyeceksin...
Soru sormayacaksın...
Malını, mülkünü, servetini, gelirini, bedenini, ruhunu, duygularını, düşüncelerini şeyhinin emrine vereceksin...
Sadece emirleri yerine getireceksin...
Allah’a ancak böyle ulaşabilirsin...
Öbür dünyayı, cennetini ancak böyle garanti edebilirsin.
Bu kadar basit!
Biliyorsunuz Ortaçağ’da din ve mezhep, siyaset ve egemenlik demekti.
Hıristiyanlık, İmparatorlar ve Patrikler, Papalar aracılığıyla, Müslümanlık da Halifeler üzerinden ülkeleri yönetirlerdi.
Bu nedenle, her hükümdar Batı’da Hıristiyanlık ile, Doğu’da Müslümanlık ile insanları yönetirlerdi.