Akın Atalay, Önder
Çelik, Turhan
Günay, Mustafa Kemal
Güngör, KadriGürsel, Hakan
Kara, Musa Kart, Güray
Öz, Murat
Sabuncu, Bülent Utku ve
Ahmet Şık ile birlikte 140 kadar gazeteci,
yazar, medya yöneticisi
hapiste...
İnsanlar yargı kararı olmaksızın işten çıkarılıyor, gerekli
yargılama özenle yapılmadan hapse atılıyor, mallarına mülklerine el
konuluyor, Anayasa önerisi aleyhine yapılmak istenen gösteriler
Olağanüstü Hal bağlamındaki yetkilerle yasaklanıyor, kitaplar
toplatılıyor...
Meclis’te gizli olması gereken oylamalar açık açık, göstere göstere
yapılıyor, maddeler kavgadövüş kabul ediliyor; kadınlar bile
muhalefet milletvekili kadınlara saldırıyor...
Ve bu ortam içinde, gelecek yıllarda
tüm ülkede barışı, güvenliği, refahı temin
edeceği, ülkeyi sıçratacağı iddia edilen
bir Anayasa yapılıyor!
Sadece bu ortam bile, bu beklentinin
ne denli temelsiz olduğunu, kabul edilmek
istenen Anayasa’nın ise nasıl bir
ucube özelliği taşıdığını
gösterir!
***
Zaten bırakın Türkiye’deki Anayasa uzmanlarını, yurtdışındaki
Anayasa otoriteleri bile, esas yapısı Parlamenter Sistem olan
mevcut Anayasa’nın birkaç maddesinin Tek Adam Yönetimine göre
değiştirilmesinin, bir ucube yaratacağını, ileride içinden çıkılmaz
sorunlar oluşturacağını belirtiyor.
Ama benim bugün size aktaracağım “Ucube
Anayasa” öyküsü bu Anayasa taslağı hakkında değil,
yüzde 92 gibi ezici bir çoğunlukla kabul edilen ve sonradan baskıcı
bir faşist Anayasa olarak herkes tarafından lanetlenen 1982
Anayasası ile ilgili.