Erdoğan/AKP iktidarı, Türkiye’yi bu ucube Tek Adam Rejimi’ne, bütün krizlerde “yangına körükle giderek” getirdi:
Mezhep gibi, ırk gibi farklılık eksenlerini kaşıdı...
Laiklik gibi, demokrasinin temel önkoşulunu tartışmaya açtı, rejimin temellerini sarstı...
Yargıyı siyasetin emrine aldı, Hukuk Devleti’ni yıktı...
Haksız, hukuksuz ve adaletsiz uygulamaların simgesi olan polisleri, savcıları, yargıçları yüceltti; sonra bunlar güçlenip kendisine yönelince hepsini hapse attı...
FETÖ’yü askeri darbe girişimi yapacak güce eriştirdi; sonra bunu bahane ederek kendi sivil darbesini yaptı.
“Kürt Açılımı” diyerek PKK terörüne karşı eylemsiz kaldı; sonra böylece güçlenen PKK ile savaşma gerekçesiyle milletvekillerini ve belediye başkanlarını hapse attı...
Bütün yaptığı yanlışları FETÖ’nün ve Kürtlerin üstüne yıkarak bu yapılanları eleştirenleri de “ihanet” çizgisine varan suçlamalarla susturdu; susmayanların bir kısmını işlerinden attı, bir kısmını doğrudan hapse tıktı ve orada unuttu...
Belediyelerle birlikte holdinglere de el koydu, bununla da yetinmedi, bireylerin ailelerini de cezalandırdı.
Siyasal farklılıkları, mezhep ve ırk çizgilerine taşıdı; insanları böldü, birbirlerine düşmanlaştırdı, böylece kendi seçmen tabanını konsolide etti.
***
Bu “yangına körükle gitmek” politikasını sadece iç ve dış politikalarda, temel hak ve özgürlükler ve adalet konularında değil, ekonomik konularda da sürdürdü:
ABD ile çıkan Rahip Brunson krizini körükledi; bu krizi, Türk Lirası’na değer kaybettiren yanlış ekonomi politikalarının suçunu “Dış Güçlere” yüklemek için kullandı.
Türk Lirası’nın değer kaybını önlemek için Merkez Bankası’nın alacağı kararları önledi; bunu ilan da etti ve böylece liranın değer kaybını hem arttırdı hem de hızlandırdı.
Şu anda Türkiye, tam bir toplumsal, siyasal, hukuksal, ekonomik ve mali krizin içinde.
Özellikle bankalar çok zor durumda.
İktidar, bizzat yarattığı veya şiddetlendirdiği krizlerle otoritesini arttırdığı ve Parlamenter Rejimi yıkıp yerine ucube bir Tek Adam Rejimi kurduğu için, yine bu krizi de derinleştirerek lehine kullanmak eğiliminde...
Önce Türkiye’nin kamu banka ve şirketlerine “Varlık Fonu” adı altında el koydu, sonra dövizli muamelelere sınırlamalar getirdi...
Şimdi de ekonomik krizi daha da derinleştirecek, piyasaları altüst edecek bir hamle ile, “yangına körükle giderek”, İş Bankası’na el atmaya çalışıyor!
***
Toplum, artık kendisine ekonomik olarak da zarar vermeye başlayan bu krizlerden, gerginlikten bıktı...
Ayrıca ekonomi, devlete boyun eğmeye koşullanmış seçmene benzemez; doğasına aykırı davrananı tepiverir!
“Yangına körükle gitmeye” ve bu yolla krizleri daha da derinleştirerek kendi egemenliklerini pekiştirmeye alışanlara, önce bir toplumsal gerçeği anımsatmak isterim:
Toplum bunca gerginlik ve kriz karşısında, üstelik bir de yoksullaşıyorsa, “sabır taşı olsa çatlar!”
Ve sonra bir başka anımsatma daha:
Unutmayalım; büyüklerimiz ne demiş?
“Keskin sirke küpüne zarar!”
***