Türkiye’nin kaderi 2019’da yapılacak
seçimlere bağlı: Ya Parlamenter Demokrasi
ya Tek adam Diktatörlüğü!
Aslında “gerçekten Demokratik olan bir rejimde” böyle bir seçeneğin
bulunmaması gerekirdi:
Gerçek Demokratik Rejim, kendisini tahrip edecek bir seçeneği
sandığa götürmez, götüremez...
Örneğin bir başkan veya başbakan adayının ömür boyu yöneticilik
yapması önerilemez, oylanamaz...
Örneğin, Belediye Meclisi Üyelerinin bile aday olmak için
görevlerinden istifa etmeleri gerekirken Başbakan, görevinden
istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olamaz...
Örneğin, yasanın açık hükmü olduğu için, mühürsüz zarflar ve
mühürsüz oy pusulaları geçerli sayılamaz...
Örneğin tarafsız olarak seçilmiş ve tarafsızlık yemini etmiş bir
cumhurbaşkanı bütün genel seçimlerde sürekli olarak iktidar partisi
adına propaganda yapamaz...
Örneğin, bir iktidar Olağanüstü Hal, OHAL ilan ettikten sonra,
OHAL’in ilan ediliş nedenleriyle ilgisi olmayan Kanun Hükmünde
Kararnameler, KHK’ler çıkaramaz!
Ama Türkiye’de bütün bunlar oldu, oluyor:
Ne yazık ki, bütün bu gariplikler, Anayasa Mahkemesi, AYM’nin ve
Yüksek Seçim Kurulu, YSK’nin hukuka ve Anayasa’ya aykırı kararları
yoluyla gerçekleştirildi.
En sonunda da, 16 Nisan 2017’de Parlamenter Demokratik Rejimi
bitiren, Tek Adam Diktatörlüğünün temellerini atan,
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen bir ucubeyi zorla, gayri
meşru ve yasalara aykırı bir biçimde dayatan bir Halkoylaması
sonucu üretildi.
Bu dayatmanın arkasında Yüksek Seçim Kurulu ve onun, Fethullah
Gülen Terör Ö...