Son 7.5 yılda birçok kez gündeme gelip, sonuç alınamayınca rafa
kaldırılan bu popüler konumuz geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Erdoğan
tarafından yeniden masaya konuldu.
Konuldu konulmasına da yine benzer sesler yükselmeye başladı.
Siyasiler henüz nasıl, kiminle ve nerede hayata geçeceği belli
olmayan bu otomobilin yola çıkış tarihini dahi verirken,
Türkiye’nin birçok şehrinden daha önceden alışık olduğumuz ‘Gelin
burada üretin’ sesleri yükselmeye başladı.
Bu milli projeyi TOBB üstlendi üstlenmesine ama henüz ortada ne
somut bir adım var ne de ‘babayiğit’. Ortada çok baba var belki ama
bu projeye herhalde pek inanmadıkları için yiğitlik yapamıyor
gibiler. Umarım bu kez doğru adımların atıldığını görürüz.
En başından beri söylüyorum ben yerli otomobile karşı değil sadece
yenilikçi, geleceği yakalayabilen bir proje olması gerektiğini
savunuyorum. Geçen hafta söylediğim gibi standart bir araç yerine
mesela geleceğin ulaşım aracı olarak gösterilen ‘otonom’ yani
sürücü gerektirmeyen milli bir otomobil markamız niye olmasın.
Ama bu projeden çok daha birincil olan bizim yeni yatırımları
çekmemiz gerçeği.
Yandaki manşet haberde gördüğünüz gibi zamanında bataklık olmasına
rağmen bedelsiz verildiği için dönemin siyasilerini Yüce Divan’a
kadar götüren Gölcük’teki araziden bugün para fışkırıyor. Koç
Holding ve Amerikan Ford’un bu arazi üzerine kurduğu fabrika
sayesinde bugün Ford Otosan Türkiye’nin TÜPRAŞ’tan sonra en büyük
sanayi şirketi durumunda. Bununla kalmayıp ihracatta zirveyi
kimseye bırakmıyorlar.
Bu başarı sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Amerikan markaların
zorluk çektiği Avrupa’da Ford, bu bataklıktan yükselen fabrika
sayesinde hızla büyüyor, kâra geçiyor.
Demem o ki, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in bu dev yatırımın
kaçmaması için ‘Çankaya’nın bahçesini bile veririm’ sözleri
sayesinde bugün Türk ekonomisinin en büyük güçlerinden biri doğmuş
oldu.
AK Parti hükümeti döneminde de çok ciddi teşvikler verildi ve
verilmeye devam ediyor. Ama lütfen ‘yerli otomobil’ bir taraftan
yürürken diğer taraftan Ford Otosan’ın yatırım sürecini önlerine
koyup bir incelesinler. Çünkü Türkiye ancak bu tip dev yatırımları
çekerse, çok büyük bir güç haline gelecektir.
PANASONIC'E RAKİP OLALIM
Geçtiğimiz hafta global otomotiv sanayindeki gelişmelere bakarken,
dikkatimi Panasonic’in açıklamaları çekti. Japon şirket geleceğin
otomobillerinin tavanlarının güneş panelleriyle kaplı olacağına
inanıyor.
Bu konuda çalışmalara başlayan şirket şimdiden Toyota’nın bazı
modellerinde kapasitesi düşük de olsa panellerden kullanmaya
başlamış.
Panasonic, bu sayede elektrikli otomobillerin enerjiyi bu
panellerden alarak yol alacağını düşünüyor. Bu da daha temiz bir
dünya anlamına geliyor.
Sebebi açık, araçların ihtiyacı olan elektrik fosil yakıtlarla
üretilmeyecek, bu da daha az zararlı gaz salınımına yol açacak.
Elektrikli araçlar ne kadar çevreci olsa da kullandığı elektrik
fosil yakıtlarla üretiliyorsa, verdiği zarar çok fazla değişmiyor.
İşte bu bakış açısından yola çıkarak biz niye illa ‘milli otomobil’
diye tutturduk ki, gelin bu tip alanlarda markalar yaratalım. Hem
imajımız yükselir, hem de çok daha hızlı geleceğe ulaşabiliriz.