Amerikan edebiyatının en büyüklerinden sayılan Raymond Chandler
şöyle demişti: "Hiçbir yazar herkesi memnun edemez, hiçbir yazar
buna kalkışmamalıdır."
Kendimizden biliriz. Hiç kalkışmadık, dost da kazandık düşman
da.
Bu özdeyiş siyasi partiler için de geçerlidir: Hiçbir siyasi parti
herkesi memnun edemez. Ama sürekli buna kalkışan vardır, en azından
lafta!
Bir siyasi parti, bir fikrin, bir sınıfın, bir zümrenin temsilcisi,
sözcüsüdür.
Yani, yakın zamana kadar Türkiye'de geçerli olan "sınıf esası
üzerine parti kurma yasağı" saçmalığın, düzenbazlığın, baskının,
diktanın dik alasıydı.
"İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz" palavrasının ne
kadar geçerli olduğu da, hem 1930'da, hem 1946'da görüldü. 1950'de
daha da iyi görüldü.
Hiçbir siyasi parti "herkesi" kucaklayamaz.
Öyle olsa, siyasi partinin "varlık nedeni" ortadan kalkar.
Parti, adı üstünde, "bölüm" demektir.
Her seçim de demokratik bir bölünmedir.
Öyle olmasa, seçime de gerek kalmaz.
Öyle olmasa, herkesi kucakladığını iddia eden ama yalnızca asker ve
sivil memurları kucaklayan CHP'nin tek parti diktası altında "mutlu
mesut" (!) yaşar giderdik...
Her partinin bir "sosyal tabanı" vardır.
Her partinin dünya görüşü, politikası farklıdır.
Bu da ayıp da değildir, günah da. "Eşyanın tabiatı" gereğidir.
Ne yani, o zaman vatandaş, sözgelimi hem AKP'ye üye olsun hem
CHPye... İki oy atalım, biri Erdoğan'a biri Kılıçdaroğlu'na...
Böyle rezillik olur mu? Guguş mu oynuyorsunuz?
Ne yani, Türkiye Komünist Partisi aynı zamanda Rahmi Koç'un
çıkarları için de mi çalışacaktır?
MHP de PKK ile birleşsin bari, madem bölünmek ayıp!...
Elbette bu "taban" her zaman çok net, çok belirgin olmaz. Bulanık
kalabilir. Diğerleriyle kimi zaman ve kimi yerde kesişebilir, içiçe
de geçebilir. Çünkü sosyal bilimlerde iki kere iki üç de edebilir
beş de.
Örneğin Dolunay Partisi'nin kimleri kucakladığını bugüne kadar
anlayabilmiş değiliz! Belki zombileri, vampirleri ve
kurtadamları.
Böyle abukluk olmaz. Böyle yola çıkılmaz.
Meral Hanım'ın partisi "gayrımemnun MHP'lilerin partisi" olacaktır, o kadar.
Bunun yüzde kaç tuttuğunu da ilk seçimde göreceğiz.
Bir AKP'linin, bir CHP'linin, hele hele bir HDP'linin Meral Hanım'a oy vermesi için hiçbir neden yoktur.
Kemal Bey de cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura bıraktıracak, ikinci turda "herkesin oy vereceği" bir aday bulacakmış. Yani Erdoğan'a oy verenler bile ona dönecekler.
Peki böyle abukluk olur mu?