Merhum Ecevit çok kibar bir adamdı.
Kıbrıs'a çıkmış, hemen arkasından Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi "ateşkes" kararı almıştı. (O zamanlar
dünya beşten küçüktü.)
Ecevit çok kibar bir adam olduğu için hemen bu karara uydu. İşte
barış marış, akgünler, güvercin vs.
Orduyu, en olmayacak zamanda ve yerde, daracık bir üçgene sıkışmış
olarak çok zor durumda bıraktı.
İkinci bir harekat kaçınılmazdı, ilerlemek şarttı. Orada o şekilde
kalamazdık. Bir karşı hücumla denize dökülebilirdik.
İkinci harekata başladığımız anda bütün dünya aleyhimize döndü.
Oysa ilk harekat sırasında sokakta yürüyüşümüz bile
değişmişti...
İlk harekattan dört gün sonra, havaalanı açılır açılmaz Paris'e
kalkan ilk uçaktaydım.
Pasaportumu, Fransız polisinin önüne "çiftlik bağışlar gibi
kasılarak" attığımı hatırlarım. Evet, attığımı.
Bir daha nasip olmadı.
Haklı olduğumuz davada, Ecevit'in basiretsizliği ve korkusu
yüzünden haksız duruma düşmekteydik... "Kurtarıcı"
olmaktan hızla çıkıp "işgalci" oluyorduk...
Bugün başımızda basiretsiz bir adam yoktur.
*** Girmeye çok
meraklı olduğumuz Avrupa, şimdi aynı Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'ni toplantıya çağırdı.
Amaç, Barış Pınarı harekatı nedeniyle Türkiye'nin
"kınanmasını" sağlamaktı.
Teklif, hem Amerika'nın hem Rusya'nın girişimiyle reddedildi.
Avrupa bize karşıdır.
Macron YPG temsilcileriyle görüşüyor, bunlar Avrupa
Parlamentosu'nda da "konuk konuşmacı"
oluyorlar.
Suriye'ye girmemizi haklı gören bir tek Macaristan var, onlar da
"ya Türkiye mültecileri bize
gönderiverirse" diye korkuyorlar.
Güney sınırlarımızda bir Kürt devleti kurdurmayı açık seçik isteyen
Avrupa Birliği'ne gene de girmek istiyor musunuz?
Giremezsiniz.
Boyun eğseniz de giremezsiniz.
FETÖ'cü liberaller...