Bazı Kemalistler hep bıraktığımız yerde otlamaktan sanki sapık
bir zevk alıyorlar...
Kellim kellim la yenfa... İstediğin kadar söyle, anlat, açıkla,
umurlarında değil.
Geçen gün, züğürtleyen bir Kemalist gene eski defterleri yoklamış,
öyle ya, "Muharrem edebiyatı" da tavsadığına göre...
Şu bildik "Mu kıtası" muhabbetini yeniden ortaya atmış.
Mu kıtası, tufandan önce varolduğu iddia edilen "efsanevi" bir
kıta. Atlantis gibi.
Şu farkla ki, Atlantis'i Atlas Okyanusu'nda, Mu'yu Pasifik'te
arıyorlar. Endonezya ve çevresindeki irili ufaklı binlerce adanın,
bu çökmüş Mu kıtasının su üstündeki kalıntıları olduğu
söylenir.
Olabilir.
Tamam da, bu Mu halkı nereden Türk oluyor?
"Tarihten önce var, tarihten sonra var" olduğumuza göre, elbette
öyledir! Zaten "Türk olmasa tarihe yazılacak ne vardı?"
Mu konusunu ortaya atan, on dokuzuncu yüzyıldan bir bilimkurgu
yazarı, daha doğrusu bir şarlatan, James Churchward.
Hindistan'da bazı Budist manastırlarında Mu'dan kalma yazılı
belgeler gördüğünü de söylüyor ama bunları bir türlü ortaya
koyamamış...
Atatürk bu yazarı pek sevmiş, dikkatle incelemiş. (Vallahi ben de
okudum.)
Nedeni de şu: Churchward, Mu halkının "eski Uygur Türkleri"
olduğunu iddia ediyor! Örnek olarak da "ulu um il" diye bir cümle
gösteriyor.
Ulu, bildiğiniz ulu... İl de bildiğiniz il... Fakat "um"a gelince
işler azıcık karışıyor... Demek ki bu kıtanın gerçek adı "Mu" değil
"Um"...
Oysa "il", Fransızca'da üçüncü erkek tekil şahıs... Sakın
Fransızlar da Türk olmasınlar?
Öyle ya, "ruh" anlamına gelem "ame" kelimesini kullandıklarına
göre!
İngilizler de "hasta"ya "sick" diyorlar, onlar da Türk!
Nitekim ilkokulda sınıfımızın duvarında asılı "göç yolları
haritasına" göre, Orta Asya'dan bir kol İngiltere'ye kadar
uzanıyordu...
Mesela şuradan çıkıyor: Otuzlu yıllarda, Meksika maslahatgüzarımız
Tahsin Bey (Enver Paşa'nın da torunudur), Maya dilindeki bazı
kelimelerin Türkçe'ye benzediğini farkederek çok heyecanlanmış,
hemen Ankara'ya bildirmiş. Ankara da heyecanlanmış.
Örneğin "tepek" tepe demekmiş. Bir de "Chapultepec" var, o da Çapul
Tepe oluyor.
Böylece kısa boylu, esmer tenli, kanca burunlu Maya'lar da Türk
oluyorlar. (Tahsin Bey de zaten soyadı olarak "Mayatepek"i
almış.)
Biz, İngilizce "okay" kelimesinin de bizim "ok" ve "ay"dan
geldiğini ileri sürmüş insanlarız.
O kadar ki, İlyada destanında geçen Ahaya uygarlığını da Türk
yapmış, Mikene kralı Agamemnon'un isminin "ağa memnun" sözünden
geldiğini ciddi ciddi ortaya atmıştık. Gerçi bunlar "arkaik
Yunanca" konuşuyorlardı ama zarar yoktu.
Peki onlara karşı savaşan Luvi kavmi yani Troya halkı? Bunlar
Çanakkaleli olduklarına göre zaten Türk...
Otuzlu yıllarda bütün bir Türk "intelligentsiya"sının bu kadar
saçmalamış, kendini bu derece yerlere düşürmüş ve bu kadar gülünç
olmuş olması akıl alır gibi değildir.
Sanki bugün çok farklı da...