Çatlıyorlar, kıvranıyorlar...
Altılı masadan "bir şeyler" çıksa da yazsak...
I ıh. Masa sürekli yan çiziyor. Havanda su dövüyor.
28 Kasım'da "anayasa tekliflerini" açıklayacaklarmış.
Daha önce gene birtakım toplantılar, ön hazırlıklar falan...
28'ini beklemeye gerek yok, biz 23'ünde açıklayalım.
Bunların anayasasında "parlamenter sisteme
dönüş" olacakmış.
Yapma yahu? Hiç duymamıştık!
Bir başbakan da olacak.
Cumhurbaşkanı "sembolik" olacak ve görev süresi yedi
yılla sınırlandırılacak. Bir kere cumhurbaşkanlığı yapan bir daha
politikaya dönemeyecek. "Aktif siyasette" görev
alamayacak. Adamın hayatını söndürecekler.
Başbakanlık görevi Meclis'te en çok koltuğa sahip partinin
başkanına verilecek, kuramazsa sırayla diğer partilere... "Dön
baba dönelim" turlarına yol açılıyor...
Sistemin "kilitlenmesi" mümkün kılınıyor...
"Gensoru" geri gelecek.
Cumhurbaşkanının "veto" yetkisine son verilecek!
Öyle ya, makam sembolik...
Yerel yönetimlere "kayyum" ataması kalkıyor.
Yani, PKK ile "iltisaklı" hiçbir belediye başkanına
dokunulamayacak.
YÖK kalkıyor ama kalkmıyor.
"Üniversitelerarası" bir kurum geliyor.
Demokratik olacakmış.
Peki bunun neresi "güçlendirilmiş" sistemdir?
Öyle bir şey yok ama yerseniz öyledir.
Bu bir "restorasyon" anayasası.
Yeni bir şey söylemiyor, eskiye dönmeye çalışıyor.
Ama hangi eskiye?
Yirmili ve otuzlu yıllara değil.
Bu anayasanın kabul edilebilmesi için önce muhalefetin seçimi
kazanması gerekiyor. O da yetmez, 360'ı geçmesi şart.
Halkoyuyla kabul edilmesinin de hiçbir garantisi yok.
Bu taslakla seçim kazanılmaz.
Kimse, ekonomik sorunlar dağ gibi karşısında dururken sırf bu
taslağa oy vermez.
Ama muhalefetin söyleyecek başka sözü yok ki...
Artık ciddiye alınmaz oldular.