Serbest Fırka'nın bir "muvazaa" partisi olup olmadığı çok
tartışılmıştır.
Başlangıçta öyleydi, çok kısa sürede başka bir şeye dönüştü.
Atatürk, 1930 yılında, Batı basınında kendisine yöneltilen
"diktatör" suçlamasından çok rahatsızdı. (Türkiye'yi terketmiş olan
Halide Edip gibi muhalif aydınlar da yazdıklarıyla buna katkıda
bulunuyorlardı.) Halkta CHP yönetimine karşı büyük bir tepki
oluştuğunu da görüyordu.
Bu tepkinin "gazını almak" için en yakın arkadaşı Fethi Bey'e bir
muhalefet partisi kurdurdu, kızkardeşi Makbule Hanım'ı bile oraya
yazdırdı:
Serbest Fırka, yani bugünün deyimiyle Liberal Parti.
Fakat olay çok kısa sürede göstermelik olmaktan çıktı, muhalif
rüzgâr bir fırtınaya döndü.
Bu parti CHP'nin iddia ettiği gibi "gerici" değildi, olamazdı.
Fakat ekonomik canlanma talep ediyordu.
Serbest Fırka, daha sonra Demokrat Parti, niçin Ege bölgesinde
birdenbire güçlenmiş ve yayılmıştır?
Çünkü İzmir yanmış yıkılmış, onunla birlikte Anadolu'nun en
gelişmiş bölgesi olan Ege'nin ekonomisi batmış, Rumlar ya ölmüşler
ya gitmişler, Türkler elleri böğürlerinde kalakalmışlardı... Tüccar
da halk da berbat durumdaydı...
Bir kalkınma hamlesi başlatmak gerekmez miydi?
Hayır. CHP'nin derdi halkın karnını doyurmak değil, ona şapka
giydirmekti.
İzmir'de halk Fethi Bey'e yalvarıyordu:
Kurtar bizi, kurtar!
Oraları daha sekiz yıl önce kurtarılmamış mıydı? Şimdi kim kimi
neden kurtaracaktı?
Kemal Tahir "Yol Ayrımı" romanında bu soruyu sorar, cevabını
vermez, okuyucunun "ferasetine" bırakır...
1931 seçimlerini SF kazanır, CHP bugün içine düştüğü "ebedi muhalefet" konumuna daha o zamandan düşerdi.
Ama Türkiye "güdümlü devlet kapitalizmine" sapmaz, seksenli yıllarda geçeceği liberal düzene otuzlu yıllarda geçer, elli yıl kazanırdı!
Doğrusu da, hakçası da buydu. Fakat olmadı, olamadı. CHP kodamanları Atatürk'ü "devrimler elden gidiyor" diye kandırdılar. Böylece "Serbest Fırka Atatürk'e karşıymış" gibi bir hava doğdu, bu da SF'nin daha üç ayda çanına ot tıkılmasını kolaylaştırdı.
CHP, Atatürk'ün bu denemesinin intikamını, otuzlu yıllarda, yeni yumurtladığı "Kemalizm ideolojisiyle" onu sımsıkı, kıskıvrak kuşatarak aldı. Atatürk'ün son yıllarında ne kadar sıkıntıda, ne kadar rahatsız, ne kadar mutsuz olduğunu bilir miydiniz?
1930'da bastırılan bu muhalif dalga, 1945'te çok daha güçlü olarak yeniden ortaya çıktı, 1965'te tekrar, 1983'te tekrar...
1960, 1971 ve 1980'de bürokrasi tarafından gene ezildi.
Fakat 2002'de öyle bir geldi ki, tutabilene aşkolsun!
Şimdi bazı CHP'liler "fabrika ayarlarına" dönmek istiyorlarmış...
Ayarı size on altı yıldır veriyorlar, doyamadınız.