Okadar salaktık ki, "Atatürk sosyalizme niçin
geçmedi?" diye kızardık...
Ama mazeretimiz vardı: Gençtik.
Altmışlı yıllar işte...
Birtakım yaşlı salaklar da "Faşizm gelsin, sınıf
çelişkileri derinleşir, sosyalizme daha kolay
geçilir" derlerdi...
Şimdi, Kemalizm ile
sosyaldemokrasiyi "bağdaştırma" çabalarını da izledikçe
gülüyorum.
Bunların hangi tür salaklar olduğuna siz karar veriniz.
Ecevit, Atatürk devrimlerinin "üstyapı" devrimleri
olduğunu söylüyor, üstünde fazla durmuyordu...
Sol Kemalistler zaten onları savunanlara "gardrop
Atatürkçüsü" adını takmışlardı...
Küçümsüyorlardı...
Peki sosyaldemokrasi bütün bunların neresindeydi?
Hiçbir yerinde.
Türkiye'de sosyaldemokrat yoktu, bunun yalnızca lafı vardı.
Bir sürü yeteneksiz ve beceriksiz balon, kendini öyle
pazarlıyordu.
Ecevit'inki, "kendinden menkul" ve ne idüğü belirsiz bir
tür solculuktu, o kadar.
Bugün de yoktur.
Kemalistler vardır, bir de CHP'nin bugün de Kemalist olduğunu sanıp
tıpış tıpış oy veren küçük kitle...
"Ben Mustafa Kemal'in yoldaşıyım" lafı, ne sosyalistliktir ne
Kemalistlik.
Ya kendilerini kandırıyorlar ya çevrelerini.
Aynı zamanda hem Kemalist hem sosyalist olamazsınız.
Atatürk sosyaldemokrat da değildi.
Yirmili ve otuzlu yıllarda sosyaldemokrasi zaten Almanya'da
ezilmiş, Fransa'da gözden düşmüş, İspanya'da pek yakında ölümüne
kapışmak üzere olan sağın da solun da ciddiye almadığı, başka
ülkelerde de esamisi okunmayan bir görüştü. Rusya'ya bakarsanız,
düşmandı hatta.
Andrew Mango da onun için "sosyal reformcu
değildi" diyor...
Değildi. Bir "uygarlık değişimi" programının
lideriydi.
Birçok ahmak da Atatürk devrimlerinin "cumhuriyetin kuruluş
ilkeleri" olduğunu sanıyor.