Geçen hafta Napoli'deydim. Orada pizza yedim. Biz burada bugüne kadar pizza yememişiz, aburcuburlu hamur yemişiz.
Bambaşka bir lezzet... Öyle ki, İtalya'nın başka herhangi bir yerinde bile aynı lezzeti bulmak mümkün değil derler, yüz kilometre kuzeye çıkın, Roma'ya yaklaşın, tadı bozulur!
"Suyundan ve unundan" diyorlar, kan kırmızı salçasını da unutmayalım. Bizim salçalar onun yanında sulandırılmış kiremit tozu kalırlar.
Hiç öyle "bol malzemeye" falan da gerek yok, salça üzerine sarmısak Napoletana, peynir de koyarsanız Margherita... Bitti, bu kadar. Üst tarafı, obur fantezisi.
"Sosyoekonomik vaziyetlerden" falan sorarsanız, Napoli sapır sapır dökülüyor. Napoli'de binalar döküntü, hizmetler döküntü, insanlar da döküntü. Burjuvası bile dökülüyor. Trafik berbat. Roma'ya döküntü derdim, Napoli onu geçiyor.
Yatıp kalkıp halinize şükredin, İtalya şişmiş.
"Türkiye'nin kıymetini anlamak isterseniz Kahire'ye gidin" demiştim bir zamanlar, artık "Yunanistan'a, İspanya'ya, İtalya'ya gidin de görün" diyebiliyorum. Paris'e gidin de kahvehanelerde "WiFi bağlantısı" arayın, bakalım kaçında bulacaksınız?...