Ama gerçekten yeter artık.
Basın bu hale mi gelmeliydi?
Türkiye'nin düzeyi bu diyelim ama basın ona boyun eğmek zorunda
mıydı?
Satış yapabilmek için, galiba evet.
Oysa başka gelir kaynakları da var, başta reklamlar.
Basın niçin ucuzluğa, basitliğe, paspallığa, kakavanlığa teslim
olmuştur?
En önemli sorunu, "Menemen soğanlı mı yapılır, soğansız
mı?"
Hoşluk olsun diye bunu ortaya atan, işin bu kadar büyüyeceğini
tahmin edebilmiş miydi?
CİMER diye bir merci var.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi.
Vatandaşın dertlerine çözüm arayan bir kuruluş aynı zamanda.
CİMER'e, kurulduğu 2015 yılından bu yana Türkiye nüfusunun yüzde
10'u şikayette bulunmuş.
Televizyon yorumculuğu yaptığım yıllarda bana da gelirdi
vatandaşlar: "Engin Bey, komşum üst kattan halı
silkeliyor, sizden korkar, şunu televizyondan söyleseniz
de yapmasa!.."
Dertliyiz dertli.
Ama vatandaş, vatandaş sözün gelişi, lumpen, neyin önemli neyin
önemsiz olduğunu bilemiyor. Küçük insanlar, kendi küçük
dünyalarının sorunlarını dünyanın meselesi sanıyorlar.
CİMER'e "Belediye ücretsiz çorba verdi, bana çip
yerleştirdi, şikayetçiyim" diye başvuran da var.
CİMER'e bağlı bir de psikiyatri kliniği mi açmalı?
Bu ülkenin köşe yazarı "Covid aşısıyla çip takıyorlar, ama
hemen değil, altıncı aşıda takıyorlar" yazarsa lumpen ne
yapsın?
"Dişimi çeken doktora para cezası verin, o para da bana
ödensin" diyen de var.
Gerçi, "Konuştuğum çocuk beni öptü, hamile kalır mıyım?"
diye soranlara alışmıştık...
Ama iş artık "masum saçmalıktan" çıkmış,
"saldırgan pervasızlığa" uzanmış.
Attila İlhan gençliğinde İzmir'de tanıdığı şirin bir akıl hastasını
anlatırdı: "İsmet Paşa içime ampul yerleştirdi, uzaktan
elektrik veriyor, bana eziyet ediyor" dermiş zavallı...
Paşa gerçi eziyet ediyordu etmesine ama o şekilde değil.
Birisi de "Doktor doğacak çocuğumuzun cinsiyetini ben
yokken eşime söylemiş, öğrenme heyecanımıza engel oldu"
diye ağlıyor.
Budalalık bu kadar mı gemi azıya almalı, bu kadar mı
yaygınlaşmalıydı?
Türkiye'ye yazık oldu.
Bir kısım basının zevzekliği sayesinde, CİMER'e "Menemen soğanlı
mı yapılır soğansız mı?" diye soran var.
Fahrettin Bey çok olgun ve hoşgörülü bir adam, bunları
sopalamıyor.
Ama vatandaşı bilgilendirme hizmetinin böyle ayağa düşürüleceğini
herhalde o da tahmin etmemişti...
"Babanız zurna çalar mıydı?" sorusunu
merakla bekliyoruz.