Kendilerini kandırmayı hep sevdiler.
Başkalarını kandıramadıklarını görünce dönüp kendi uydurduklarına
sımsıkı sarıldılar.
Ömürleri böyle geçti.
Kimisininki kısacık... Çok insan ziyan oldu gitti...
Bir süre "kırlardan mı şehirlere, şehirlerden mi
kırlara" safsatasıyla avundular.
Amerikan gizli servisi tarafından nasıl kullanıldıklarını
göremiyor, görmek de istemiyorlardı... O doğrultuda birbirlerine
sarıyorlardı... Bugün bile...
1971 ve 1980 yıllarında esaslı iki tokat yediler.
Daha önce 1925 ve 1946 yıllarında da yemişlerdi ama ya yaşları
tutmuyordu ya da o tokadı atanı "solun
doğan lideri" sanacak kadar ahmaktılar.
Sovyetler Birliği çökünce, Çin kapitalizme dönünce
bunu bile görmek istemeyenler vardı...
Akıllanmıyorlardı ve akıllanmayacaklardı.
Sarper Özsan vefat etmiş. Tek sütuna kısacık bir haber.
Sarper Özsan deyince akla hemen "1 Mayıs
Marşı" gelir.
Etkili bir marştır.
Hoş ve boştur.
Müziği de Mikis Theodorakis'in benzer bir
bestesinden "fazlaca etkilenmiştir"... "O
Andonis" şarkısından... İnanmıyorsanız Zülfü'ye
sorunuz...
"Arak" dememek için böyle dedim.
"Bu böyle gitmez, sömürü devam etmez..."
Sovyetler'de devam etti de burada mı etmeyecekti?
"Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde..."
Koronavirüs salgını çıktığında da "Bunun üzerine bütün dünyada
sol hareketler gelişecek" yazan dıngıllar vardı...
Bizde... Başka yerde bilemem...***
Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından
Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından...
Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir...
Yani Kılıçdaroğlu mu İmamoğlu mu?