Araştırma şirketi Konda'nın genel müdürü Bekir Ağırdır, "kaçınızın yönetim kurulunda başörtülü kadın var" demiş. Kadın Platformu Zirvesi'nde bunu işadamlarına söylüyor. "Girme ihtimali dahi yoktur" demiş. Yoktur. Eskiden bırakın yönetim kurulunu, ancak şirketin "abdesthanesinde" çalışabilirdi! Şimdilerde kibarlık olsun diye "lavabo" diyorlar. "Beyaz Türk" tabir edilen vatandaş, eskiden başı örtülü kadına ancak "annesi ya da anneannesi" olarak tahammül edebilirdi... Onlara da "cahildirler ama ne yapalım, severiz" gözüyle bakardı. Beyaz Türk'ün eşi de, bütün Batılılaşma çabalarına rağmen ne yapsa bir türlü eritemediği iri kalçasıyla, sokakta gördüğü çarşaflı kadına saldırıp çarşafını yırtardı. Özellikle bürokrat hanımları bunu görev bellemişlerdi. Saldırıya uğrayan kadın örtüsüne eskisinden daha büyük bir şevkle sığınıyor ama onlar bunu göremiyorlardı. Beyaz Türk'ün basını da başı örtülü kadını "magazin malzemesi" olarak değerlendirir. "Hanımağa iki portakal satarak başladı, holding kurdu" gibi röportajlara konu eder. Şimdi görünürde bir özgürlük ve demokrasi havası esiyor. Havaalanında bilet kontrolu yapan başı örtülü bir kızcağız gördükleri zaman hemen küfür etmiyorlar, "aaa, bunlar 'modern' işler de yaparlarmış" diye şaşıp geçiyorlar.