Geçtiğimiz hafta "lakap ve ünvanların" kaldırılması haftasıymış
(bunun bile haftası varmış meğer)... Seksen üçüncü yıldönümü...
Soyadı geliyor, "efendi, beyefendi, ağa, bey, paşa" gibi ünvanlar
kalkıyor. "Hanım" da kalkıyor, "hanımefendi" de...
Kalkıyor mu?
"Resmi" hitap ve yazışmalardan kalkıyor, günlük hayatta devam
ediyor.
Kemalistler ağlamasınlar. Emir ve komuta zinciri içinde "lisan"
değiştirilemiyor. Emir demiri bu konuda kesemiyor.
Olsaydı, Atatürk bile "hata ettik" deyip bize saçmasapan gelen o
Çağatayca laflardan vazgeçmezdi.
Bana, karşısındakine "bay" diye seslenen bir tek kişi gösterin, bu
yazıyı yutayım. ("Bay Kemal"i saymayın, o Kılıçdaroğlu'yla bir kafa
bulma biçimidir.)
Gerçi otuzlu yıllarda "oo, bonjur Bayan Melahat, mil mersi Bay
Lütfullah" gibi zırtapozluklar yaşanmıştı ama çok çabuk
geçmişti.
Şimdi "bayan" var tabii ama köylüler ve lumpenler tarafından
kullanılıyor, otobüste "bayan yanı" falan...
Şehirli de bu devrimle "baylar bayanlar, merdivenden kayanlar" diye
dalga geçmiştir.
"Hoca" da yasak ama futbol dünyasında yaşı azıcık büyük ve "fiilen"
top oynamayan ya da oynamayı bırakmış herkes, antrenörü, hakemi,
yorumcusu, yazarı, herkes hoca maşallah! (Pardon, maşallah serbest
miydi?)
"Hacı" da yasak, aksakallı, nur yüzlü hacıya "bay" de, küfür gibi
gelir.
"Sayın" bunun ortalamasıdır, ne kadın ne erkek, "hünsa" bir
yuvarlamadır.
Fakat ancak Ankara il sınırları içinde geçerlidir.
Esenboğa'dan uçağa sayın olarak binersin, Yeşilköy'e ya da
Sabiha'ya bey olarak inersin.
Demek ki işiniz "tuttu, tutmadı"ya kalmıştır. "Yenilgi" tutmuş ama
"yengi" tutmamıştır. "Güldürü" tutmuş ama "ağlatı" tutmamıştır.
(Çünkü insanlar komedyada gülerler ama tragedyada ağlamazlar.)
"Selfie" değil de "özçekim" diyen bir tek genç gösterin...
Eh, Nasrettin Hoca'nın "buna değdi, buna değmedi" hesabıyla
yapacağınız "devrim" de bu kadar olur.