Bir ara sosyetede
kızını "leydilik okuluna" gönderme
modası vardı.
Bu okulun İsviçre'de olduğu söyleniyordu.
Kızlar baba parasıyla orada oturmayı kalkmayı, giyinmeyi, dans
etmeyi, şarap içmeyi falan öğreniyorlardı.
Lakin bunların Türkiye'ye döndükleri zaman bulabilecekleri pek
öyle "paralı beyefendi" yoktu ortalıkta...
Ya çulsuz entelektüel, ya zengin ayı vardı.
Şimdi uyanığın biri "beyefendilik okulu" açmış.
Şimdiye kadar da 50 kişi katılmış.
Eğitim süresi 6 ay, okul ücreti de 1 milyon 140 bin papel.
Eyvah, eğitim alamayacağız, beyefendi olamayacağız.
Hem yaşım geçti, hem param yok.
Okulu açan vatandaş, özellikle sporcuların eğitimlerinin yarım
kaldığını ve sosyal ortamlara uyum sağlamakta zorlandıklarını fark
etmiş...
Gece kulübünde kızlara sulanmak falan olmayacak yani...
"Mozart" dedikleri zaman da "Yenir mi yenmez
mi?" diye sormayacaksın.
Bizim üniversitede bir "Humanities" dersi vardı.
Amerikalı genç işadamlarının kokteyllerde falan
hepten "gabi" kalmamaları için konulmuş bir genel kültür
dersiydi. Ayaküstü bir konu açıldığı zaman iki laf da onlar
edebilsinler. Mal gibi bakmasınlar.
Bu da ona benzedi.
Diksiyon, dil ve görgü kurallarıyla başlıyorlarmış.
Örneğin, "lan sevgilim" denmez.
Kadının eli "öper gibi" yapılır, yalanmaz. Dudağına
yaklaştırıp bırakacaksın, yumulmayacaksın.
Arkadan cilt bakımı!