Artık umudumu kaybettim. (Aslında umudum yoktu da, "kibarlık"
olsun diye varmış gibi yapıyordum.)
Utanmayacak, sıkılmayacak, zerre kadar tınmayacak. Kendi bildiğini
okuyacak.
Ve 2016'da onu düşürmek için "referandum sonrasına bıraktık"
lafının kolaylığına sığınan yüreksizler, 2017'de de "seçim
sonrasına bıraktık" diyecekler, görürsünüz. Daha sonra da
cumhuriyetin yüzüncü yıldönümüne bırakırlar.
Gene yalan konuşmuş.
Belki bile bile, belki bilmezlikten.
Hani, geçenlerde ölen Fidel Castro'yu Ernesto Che Guevara yapan o
çok bilgili tarih öğretmeni gibi.
Bakın ne demiş: "Biz hilafetten cumhuriyete geçerken ağır bedeller
ödemiş bir toplumuz."
Hayır, hiçbir bedel ödemedik. Türkiye hilafetten cumhuriyete
geçmedi ki, cahil adam!
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu 29 Ekim 1923 (artık o kadarını
bilirsin), hilafetin kaldırılışı 3 Mart 1924... Beş ay sonra.
Aklınca kurtuluş savaşımızı falan kastediyorsun ama o savaş
hilafete karşı verilmedi.
Tam tersine, o savaşı verenler arasında "esir durumda olan halifeyi
kurtarmak için" uğraşanlar çoktu.
"Cumhuriyet" kavramıyla "halifelik" kavramı arasında hiçbir
doğrudan bağlantı yoktur. Cumhuriyet padişahlığın zıddıdır ama
halifeliğin zıddı değildir.
(Öyle olsaydı, saltanat kalktığı zaman -1922- halifelik de
"otomatikman" ortadan kalkardı!
Kalkmadı, bir buçuk yıl daha sürdü.)
İsteselerdi hilafet cumhuriyette daha da sürebilirdi yani... İlga
yasasını "makam-ı hilafet Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi'ne
aittir" şekline çevirmeleri yeterdi. (Keşke böyle olsaydı demiyorum
salak.)
Hiçbir bedel de ödemediniz.
Eller kalktı indi, iş bitti.
Tıpkı cumhuriyeti ilan eder gibi.
Bakın ne buyurmuşsunuz beyefendi: "Demokrasiyi getirirken bedeller
ödedik."
Hayır, hiçbir bedel ödemediniz.
Demokrasiyi götürürken de hiçbir bedel ödemediniz (1923, 1925 ve de
1930), demokrasiyi getirirken de (1945)... Size kim karşı
çıktı?
Demokrasiyi getirmiştiniz de 1946'da sol partileri niçin
kapattınız?
Ortada bir bedel varsa o bedeli sosyalistler ödediler.