Milli takımın İspanya hezimetinden sonra, başta kendi
arkadaşlarımız olmak üzere, bütün gazetelerin bütün spor
yazarlarını okudum.
Yok, Fethullah'ın gazete olduğunu iddia eden mevkutesini değil
tabii, çünkü onlar bırakın maçı eleştirmeyi, maçın kaç kaç
bittiğini bile yazamamışlardı!
Düzeltiyorum: Hemen her spor yazarını okudum, Ersun Yanal ve Ercan
Güven hariç.
Çünkü çalıştıkları gazete, bunların yazılarını "dişi" basmıştı.
Dişi, yani normal yazının tam tersi, siyah zemin üzerine beyaz
harfler... Negatif film gibi... Fotoğrafın "arabı" gibi, yazının
arabı!
Oğlum, evladım...
"Sayfa sekreteri" olduğunu sanan güzel çocuğum...
Uzun yazıda dişi baskı kullanılmaz!
Çünkü okunması çok zordur.
Dişi yazı ancak kısacık olursa "tolere" edilebilir, yani ancak ara
başlık, resimaltı falan. Nitekim bizim arkadaşlar da zaman zaman
kullanıyorlar. Gene de pek beğenmiyorum ama (bana danışacak
değiller), bir çeşni katıyor sayfaya...
Ama bir "çeşni" işte, o kadar. Bir hoşluk.
Uzun yazıyı siyah zemin üzerine beyaz harflerle dizersen, sayfada
bir "kara leke" yaratmış olursun, o kadar.
Gerçi birçok sayfa sekreterinde yazıları birer leke gibi görme
eğilimi vardır... Okunsun ya da okunmasın, umuru değildir, yeter ki
yaptığı sayfa yakışıklı olsun!
"Yazı uzun geldi, biraz kısalt" önerisini hep biliriz. Bendeniz
yıllar önce, "senin yazı kısa kaldı, şuna iki paragraf ekle" diyen
sayfa sekreteri de görmüştüm!