Ilımlı bir adam olan Tahir Elçi'yi de yokettiklerine göre...
Üstelik ılımlı diye pazarlanan "sivil ayakları" da cinayeti
"devlete" yıkmaya çalıştığına göre...
HDP'de milim akıllanma yoktur. Mecliste 80 kişiden 59 kişiye
düşmelerine rağmen politikalarında milim değişiklik olmamıştır.
"Gevşiyorlar" demiştim, yanılmışım. Yalpa yapıyorlarmış meğer.
Selahattin Demirtaş azıcık yumuşamaya bile korkuyor. PKK'dan ödü
patlıyor.
Dertleri anayasa, haklar ve özgürlükler, barış içinde birlikte
yaşama falan değildir.
Dertleri bağımsızlıktır ve başka da hiçbir şey değildir.
"Şunlarla anlaşalım da yeni bir anayasa yapalım" sözümü geri
alıyorum. Taa haziran ayının başından, "ilk seçimden" beri bunu
söylüyordum, vazgeçiyorum.
Bunlarla değil anayasa yapmak, memişhaneye bile gidilmez.
Geriye kalan yolları başbakan gösteriyor:
Ya bütün anayasanın tekrar yazımı, ya da CHP ile önceki dönemde
üzerinde mutabık kalınmış olan maddelerde "kısmi" bir anayasa
değişikliği...
Bu ikincisi "palyatif" bir çözümdür ve biraz da "değişiklik yapmış
olmak için yapılmış" havası yaratacaktır. "Mini anayasa" kalıcı bir
çözüm değildir.
Yani ana muhalefetin ağzına bir parmak bal çalınmış, eh işte AKP de
sözünü yerine getirmiş olacaktır.
Bu bir değişiklik değil, otuz beş yıldır sürekli yapılageldiği gibi
bir "kısmi reformdur" ancak.
Açık konuşalım, anayasa meselesinde iki ana başlık, iki temel sorun
"başkanlık sistemine" geçilip geçilmeyeceği ve "özerk eyaletler"
kurulup kurulmayacağıdır.
Üst tarafı kimsenin pek fazla umurunda değildir, önemli de
sayılmaz: "Tarım ve hayvancılık üretim dallarında çalışanların
korunması" ya da "kooperatifçiliğin geliştirilmesi" gibi konular,
bir anayasada bulunması abes ve gülünç olan, basit kanun ve
kararnamelerle düzenlenebilecek, anayasaya "tıkıştırılmış" yan
meselelerdir.