Herifçioğluna sorarsanız tam yetmiş iki yıl önce
bugün "karşıdevrim" olmuş...
Ne olmuş? Bir parti gitmiş, başka bir parti gelmiş.
Giden yönetici de Atatürk'ün başbakanı, gelen de Atatürk'ün
başbakanı.
Peki ne değişmiş?
Anayasa mı değişmiş? Hayır. Seçim Kanunu mu değişmiş? Hayır.
Seçim sistemi mi değişmiş? Hayır.
Anayasa Mahkemesi mi kurulmuş? Hayır. Çift Meclis mi kurulmuş?
Hayır.
Kambiyo rejimi mi değişmiş? Hayır. Gümrük mevzuatı mı değişmiş?
Hayır. İthalat-ihracat mevzuatı mı değişmiş? Hayır.
Öyle bir karşıdevrim olmuş ki, yeni gelen iktidar üstelik bir yıl
sonra "Atatürk'ü Koruma Kanunu"nu çıkarmış.
Yeni iktidar, İsmet İnönü'nün "kurguladığı" sistem içinde
yürümüş, dışına çıkamamış.
Peki bunu neresi karşıdevrim oluyor?
Şapka giymek mi yasaklanmış, eski yazı mı geri gelmiş, "dört
karı almak" mı serbest bırakılmış?
Ezanın Arapça okunması serbest bırakılmış.
Kimlerin oylarıyla? DP ile CHP'nin ortak oylarıyla! (Hani
yirmi yıl sonra Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına olumlu oy
verecek CHP var ya, işte o parti.)
Haaa... Mesele şurada:
Herifçioğlunun rahmetli babasının mensup olduğu zümre iktidardan
gitmiş...
Memur yerine tüccar zagonu gelmiş.
Bunu hazmedemediler ve affedemediler.
Üstelik bu hazımsızlığa "solculuk" kılıfı uydurdular.
On yıl sonra darbe yaptılar, memur saltanatı geri geldi.
Fakat sandıktan öyle ya da böyle
gene "demokratların" çıktığını görünce ondan on bir yıl
sonra bir darbe daha yaptılar.
O arada iki de "girişim"...
Ondan dokuz yıl sonra bir darbe daha.
Ondan on yedi yıl sonra bir darbe daha...