Türk okuru İngiliz yazarı Philip Kerr ile çok geç tanıştı.
Çevirileri de uzun süre bekledikten sonra şimdi birbiri ardına
çorap söküğü gibi geliyor. "Hafiyesi" Bernie Gunther'i de sevdi
galiba...
Kerr'i 1989 yılından beri çok yakından izleyen, her romanını hemen
çıkar çıkmaz dumanı üstünde alıp okuyan (çocuk romanları dahil!)
bir hayranı olarak sanırım iki çift laf etme hakkına sahibim.
Kerr'ın çok kıvrak bir kalemi vardır, romanlarını, özellikle Bernie
dizisini de "Raymond Chandler tadında" yazar: "Sarkastik" bir dünya
görüşü, hınzır bir mizah, zeka ürünü diyaloglar, sürükleyici bir
tempo, hafif tertip de cinsellik. Batı basınında "Chandler'in
mirasçısı" ilan edilmişti.
Kahramanına nankör bir dönem ve ülke seçmişti Kerr: Otuzlu yılların
Almanya'sı, yani Hitler dönemi. Polislikten ayrılma Bernie Gunther
böyle bir dönemde pek de bağımsız bir özel detektiflik
yürütemeyeceğine göre, savaş yıllarında SS bile oluyordu! Ama bu
okuru incitmedi. Kerr hayranları "kerhen Nazi" olan bir hafiyeyi
yadırgamadılar.
Dizinin ilk üç romanı mükemmeldir.
Bendeniz özellikle üçüncüyü severim. Savaş sonrası Berlin ve
Viyana'da geçer. Şehirleri tanıyıp aslında nerede ne olup bittiğini
bilince de okumak ayrı bir lezzet veriyor.
Sonra Kerr bu diziye uzunca bir süre ara verdi, başka konulara
eğildi, bilim-kurgu bile yazdı. Onları da keyifle okuduk ama hep
Bernie'nin "geri dönmesini" hasretle bekledik durduk. "Israrlara
dayanamayan" Kerr de Bernie'yi geri getirdi. Böyle böyle 1956
yılına kadar da geldik.
Meraklısına hemen müjdeyi vereyim:
Bernie'nin yeni macerası "Prussian Blue" (Prusya Mavisi) önümüzdeki
nisan ayında çıkıyor! Tercümesi de herhalde gecikmeyecektir.