Eskiden boşta kalınca sinemaya falan giderlerdi, okey
oynarlardı, ne bileyim...
Bunun hiç olmazsa "gazetelerde adının geçmesi" gibi
bir avantajı var tabii.
İki ittifakımız var: Cumhur ile Millet.
Bir de sosyalist ittifak kuruldu. İrili ufaklı sol partiler
diyemiyorum çünkü içlerinde "iri" yok.
HDP de bir şeyler peşindeydi galiba...
Şimdi kimsenin tanımadığı, duymadığı, bazılarını
yaşlıların "eskilerden" hatırladıkları birtakım partiler
de yeni bir ittifak kurmuşlar, adı da Türkiye İttifak Partisi
olacakmış!
Ne güzel... Futbol kulüplerine de reklam versinler:
Türkiye İttifak Partisi Galatasarayspor.
Mesela.
Kimler varmış bu ittifakta?
Türkiye'nin Güven, Adalet ve Aydınlık Partisi.
Vay be.
Vatan ve Hürriyet Partisi.
Ülkem Partisi.
Turan Partisi.
Yeni Yol Partisi.
Üstelik Zafer Partisi, Anavatan Partisi ve DSP de "sıcak
bakıyorlarmış"...
Cumhurbaşkanı adayı olarak da Sinan Oğan'ı gösteriyorlar!
Sinan Bey evde oturmaktan sıkılmış, biraz da Beştepe'de oturmak
istiyor...
Bunlar HDP'yi kilit parti olmaktan çıkaracaklarmış.
İyi ederler de hangi oy ya da oylarla?
Çok çalıştık, çok iyi hazırlandık, bu maçtan puan ya da puanlarla
ayrılmayı düşünüyoruz...
Demekle iş bitseydi bütün takımlar şampiyondu.
ALBAY VE ETEK BOYU
Kayseri'de bir albay "türban, çember sakal,
topuklara kadar uzanan
pardösü" gibi "çağdışı" bulduğu kılık ve
kıyafetleri yasaklamış.
Ossaat görevden alındı.
Eskiden bu mümkün değildi; çünkü orduda adam kalmazdı.
Neyin çağdışı, neyin çağiçi olduğuna albaylar mı karar
verecekler?
Cemil İpekçi karar versin.
O zaman fikir ve siyaset dünyasının en gerici ismi Karl
Marx oluyor, çünkü çember sakallıydı.
Topuklara kadar uzanan paltoları tu kaka ederseniz Jane
Austen'dan uyarlanan bütün filmleri yasaklayacak, oyuncularını da
ülkemize sokmayacaksınız.
Kırklı yılların ortalarında, savaşın son zamanlarında ve savaştan
sonra da uzunca bir süre "türban" modası vardı.