Şu meşhur altmışlı yılların ikinci yarısında ekonomi görülmemiş
ölçüde büyüyor, Türk kapitalizmi nihayet kendine gelmeye
başlıyordu...
"Gümrük koruması duvarları" ardında ama öyleydi işte.
Yılda yüzde 8 büyüme oranı yakalanmıştı.
Enflasyon yüzde 5'i geçmiyordu.
"Konjonktür müsaitti", petrol sudan ucuzdu, Ortadoğu sakindi, yerel
savaşlar (Vietnam) bizim çok uzağımızda, dünyanın öbür ucundaydı
ama öyle işte.
Bu kalkınma hamlesi, onun yolunu açan DP dönemini de sollamış
geçmişti. (Bir de düşünün, "kambiyo devrimini" o zamanlar
yapabilseydik ekonomi nasıl roketlenirdi...)
Türk Marksistleri bu durumdan hiç memnun değillerdi.
"Kalkınmayı ya biz yaparız ya da hiçkimse yapmasın" diye
düşünüyorlardı.
Biz gençler de, onların estirdiği havayla, Demirel'i küçümsüyor,
onu hiç sevmiyor, "barajlar kralı" diye dalga geçiyorduk. Elektrik
üretimi sağlayacak baraj, Stalin Dniepr Nehri'ne yaparsa büyük
atılım, Demirel Fırat Nehri'ne yaparsa kötüydü!
Sonra savaş burnumuzun dibine, Ortadoğu'ya geldi, İsrail'e yirmi
beş yıl içinde dördüncü kere yenilen Arap dünyası intikam amacıyla
petrol fiyatını zıplattı ve herşeyin tadı kaçtı. Çok sevimsiz ve
belalı o "yetmişli yıllara" adım attık.
Seksenli yıllarda Türkiye bu sefer liberal atılıma girişti.
Doksanlı yıllar kaybedildi.
Fakat ikibinler umulmadık bir gelişmeye sahne oldu.
Türk solu bunu da beğenmedi.
Çünkü kalkınmayı "gericiler" yürütüyorlardı!
Kalkınmayı AKP yaparsa kötüydü.
İki bin onlarda Amerika ve Avrupa çok ciddi bir krize girdiler, biz
krizi 2001'de Ecevit sayesinde kendi çapımızda zaten yaşamıştık,
dünya krizi bize teğet geçti. ("Tayyip düşmanları" bu teğet
kavramıyla da çok dalga geçtiler tabii.)
Türkiye bütün nankör şartlarda inanılmaz bir dayanıklılık ve
direniş göstermiştir. Bu direniş, 1919- 1922'de gösterdiğimiz
direnişten çok çok da farklı değildir.
Hem de -gene- her türlü saldırı altında...
2013 yılını yüzde 8.5 büyüme oranıyla kapattık, mucizedir. (Aynı
yıl Fransa sıfır çekmişti!)
2014'te yüzde 5.2'yi yakaladık.
2015'te yüzde 6.1'e çıktık.
2016'da bütün alçaklıklara, bütün namussuzluklara rağmen gene de
iyi kötü yüzde 2.9'u tutturabildik.
Şimdi yeni bir "hamle dönemi" başlıyor...
Rahmetli Adnan Kahveci, Özal'a, "1991 seçimlerini kaybedeceğiz
çünkü ekonomik büyüme düştü" demişti. (Bana kendisi
anlatmıştı.)
Ekonomik büyüme sürdüğü sürece Erdoğan ve AKP her seçimi çatır
çatır kazanır. Enflasyon pahasına bile olsa.
Muhalefet de hem büyümenin nimetlerinden yararlanır hem de
"siftinmeyi" sürdürür.
O nefret ettiğin adam sayesinde bugün on beş yıl öncesine nazaran
çok daha iyi yaşıyorsun, a budala!