Bildik teranedir: Ortadoğu'ya bir Atatürk lazım! Yıllardır duyarız.
Gene yazmışlar.
Bunu söylerseniz ordu sevinir, emekli memur okuyucu da gönenir.
Ve de o yeni Atatürk Ortadoğu'dan bir türlü çıkamamayı sürdürür...
Otuzlu yıllarda bir tek İran Şahı kendince ikinci bir Atatürk olmaya heves etmiş, devrimlerini incelemeye gelmişti, adamcağıza sekizinci sınıf bir opera seyrettirdiler, sabunlayıp gönderdiler.
Bir kralın, hem de tahtta otururken yeni bir Atatürk'e dönüştüğü hiç görülmemişti de...
Atatürk, imparatorluğun "yıkılmış merkezinin" subayıydı, birer sömürgeye dönüşmüş gariban "periferi" ülkelerinin subayı değil.
Arap ülkelerinden bir Atatürk çıkması mümkün olsaydı Nuri Sait Paşa çıkardı... Ne o, ne general Necip, ne Cemal Abdünnasır, ne Enver Sedat ne de Hüsnü Mübarek ülkelerini "radikal bir uygarlık değişimine" zorlayabilecek adamlar değillerdi. Abdülfettah Sisi hiç değildir.
Ortadoğu ancak Saddam Hüseyin gibi serseri üretebiliyor. Bizim solcu ahmaklar da "adam Amerika'ya karşı" diyerek onu bir şey sanıyorlar.
Bir Musaddık'ı ürettiği zaman da emperyalistler hemen yokediyorlar. (Saddam'ı yoketmeleri uzun sürmüştü.)
Önce devletin yıkılacak, ordun dağılacak, işgale uğrayacaksın, sonra bu döküntüden yeni bir meclis ve yeni bir ordu çıkaracaksın, savaşıp kazanacaksın.
Başındaki kralın iyice zayıf düşmüş, "gölgesi kalmış" olması da gerekiyor tabii. Kovalaması kolay olsun. (Faruk'u ya da Faysal'ı devirmekle iş bitmiyor.)
Ancak ondan sonra reformlarını yapabileceğin "mutlak ve tartışılamaz otoriteye" kavuşabilirsin.