Kadınlara seçme ve seçilme hakkının 92. yıldönümü...
Bendeniz devrimlerin niçin bölük pörçük ve kademe kademe
yapıldığını, yıllara yayıldığını öteden beri merak ederim.
Ama sormayacaksın, sorgulamayacaksın, tartışmayacaksın. Hırbolar
hemen "Atatürk düşmanı" yaftasını yapıştırırlar.
İşte bir örnek: Kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı
1930'da veriliyor...
Acaba o yıl oylarını büyük ölçüde Serbest Fırka'ya mı
yağdırdılar?
Bilemiyoruz.
Muhtar seçme ve seçilme hakkı üç yıl sonra, 1933'te...
Neden?
Milletvekili seçme ve seçilme hakkı da ondan bir yıl sonra.
1934'te... Meclis'e kadın ayağı basması
da 1935 seçimlerinde...
1935'te tek parti var.
Bu durumda kim kimi seçmiş ya da seçilmiş oluyor? Buna seçim mi
deniyor?
18 kadın girmiş Meclis'e.
Bunların içinde "herhangi bir iz" bırakan var mı?
Bir tekinin ismini bilen, hatırlayan var mı? (Wikipedia'ya bakıp
konuşmayın, o kadarını biz de akıl ederiz.)
Bu kadınlardan bir teki Meclis kürsüsüne çıkıp herhangi bir konuda
konuşmuş mu?
Haşa, sümme haşa hükümeti eleştirecek falan olmuş mu?
Bu hanımlardan bir teki bile ertesi yıl, 1936'da İsmet
İnönü ile Recep Peker'in İtalya'dan
mülhem "TBMM'nin dışında ve üstünde bir faşist
konseyi" kurma girişimine ağzını açıp da iki laf etmiş mi?
Atatürk çok kızmıştı.
Bu kadınlardan bir teki bile üç yıl sonra "Yeni cumhurbaşkanı
İnönü olmasın, Mareşal Fevzi Çakmak olsun" diyebilmiş mi?
Atatürk'ün vasiyeti bu yöndeydi.
Ama sormayacaksın, sorgulamayacaksın, eleştirmeyeceksin.
Pişmiş aşa su katmayacaksın.
Sonra ağzına biber sürerler.