Bir kadınlar gününü daha idrak ettik. Sırada tiyatrolar günü, şiir günü, su günü, tüberküloz günü, Atatürk'ün Aspendos'a gelişi falan da var. Kadınlar gününde basın iki taraflı çalışır: Kadın okuyucu, bir yandan "kadına şiddet" haberleri ve elbette bunu kınayan mesajlarla gıdıklanır. Bir yandan da "bulaşık da yıkarız ofsaytı da biliriz" benzeri "çocuk da doğururum kariyer de yaparım" türünden, iş hayatında başarılı kadınlara güzellemeler ve yağlama yıkamalarla hoş tutulur. "İlaveleri" saymıyorum, onlar zaten elde birdir. Basılı kâğıdın yarısı kadınlara çalışır. Lakin, şiddet haberleri ve şiddet aleyhtarı yazılar havanda su döverler. Çünkü kadın döven lumpen, onların gazetelerini okumaz! Yani, kendi bildiğini okur. Bizim gibi adamlara yapılacak "kadına vurma hemşerim" propagandasının da, "Türk'e Türk propagandasından" farkı yoktur. "Emekçi kadınlar günü" gibi zorlamalar da "koca parası yiyen" hanımları hiç mi hiç ilgilendirmez üstelik. Son üç yılda beş bin kadın öldürülmüş. Peki kaç bin erkek öldürülmüştür? Ayrıca, "eşcinsel cinayetlerini" hangi tarafa sokacağız?