Yeri cennet olası hocam Tahir Alangu durup durup şöyle derdi: "Sosyalizmi çok iyi bilmem ama halkçılığı iyi bilirim!"... Haa, demek ki bunlar farklı farklı şeylerdi. Sosyalistler halk adına hareket ettiklerini söylüyorlardı ama halkın onlara niçin hiçbir zaman "yüzde 3'ten fazla" oy vermediğini açıklayamıyorlardı (1965'te bu oranı yakalamışlardı, şimdi binde 3'lerde dolaşıyorlar.) Yok, bir açıklama vardı tabii, "halk bilinçsiz"... Bir bilinçlense... Bu tavrın, "halk cahil, eğitilmesi şart" diyen bürokratlardan yani CHP çevrelerinden hiçbir farkı yoktu. Sosyalistler ve Kemalistler halkı küçümsemede birleşiyorlardı. Halk bir eğitilse oylarını yağmur gibi CHP'ye yağdıracaktı ama işte... Devrim için de halka gerek yoktu ki, kararlı ve disiplinli iki bin kişiyle bu iş biterdi... Ama ah işte... Örneğin Kemal Tahir'in romanları da o sıralar onlara ters gelmişti: Bu adam hacılardan hocalardan, şeyhlerden dervişlerden, Alevi dedelerinden sözediyordu yahu! Müslüman Anadolu'yu anlatıyordu! Bu memlekette böyle şeyler mi vardı? Birkaç gündür Internet ortamlarında bazı fotoğraflar dolaşıyor. Hani şu birbirlerine ya kedi fotoğrafı ya da son pişirdikleri yemeklerin resimlerini çekip gönderen "beyaz" hanımlar, şimdi de kafayı yeni başbakanın oğluna ve eşine takmışlar. Çocuk göbekli, hanımın da başı örtülü. (Çünkü kendi kocaları istavrit gibi ipincedir maşallah.)