Bazı iyi niyetli, saf ve temiz meslekdaşlarımız, CHP'li
olmamakla birlikte bu partinin içler acısı durumuna samimi olarak
üzülüyorlar...
Ona yol göstermeye, "kurtarmaya" çalışıyorlar. Çünkü "güçlü
muhalefet" şartmış. (Pratikte ne işe yarayacaksa?) Muhalefetin
güçlüsü ya da zayıfı farketmez.
Yeterince güçlüysen zaten iktidara gelirsin!
Öbür türlü, koltuk sayın 35 de olsa 235 de olsa, elin kolun
bağlıdır.
Bir yasanın çıkmasını engelleyebiliyorsan güçlüsün.
Yok eğer güçten "sözünün dinlenmesini" anlıyorsan, istediğin kadar
en okkalı lafları et, iktidar seni "kaale" almayacaktır.
Bazı arkadaşlarımız da CHP'nin "kadersizliğinin" sırrını çözmeye
çalışıyorlar...
Sanıyorlar ki CHP "etkili" muhalefet yapabilse ileride iktidara da
oynayacak...
Ya da "sosyallik" falan etse, ne bileyim işte...
Sevgili arkadaşlar, CHP sert de olsa mülayim de olsa, sağa da yatsa
sola da yatsa, ortadan da gitse, iktidara gelemez.
Hele şimdi başkanlık sistemine geçiliyor ya, 1961, 1974, 1977 gibi
yıllarda yakalamış olduğu "koalisyon" umudu da artık tarihe
karışıyor.
CHP'nin kadersizliği onun bizatihi "varoluşunda", kuruluşunda
saklıdır!
Bu parti bir memur partisidir.
Adında halk olmakla birlikte halkla bir ilgisi yoktur. Bir zümre
partisidir.
Kökeninde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyetleri vardır ama
bu dernekler halk tarafından kurulmamışlardı.
(Doksan yıldır hep aksi söylenir.) Bunları "kılıç artığı"
İttihatçılar kurdular.
Kurtuluş savaşını kazanarak da, bir dünya savaşında yenilmiş ve bir
imparatorluk batırmış olmanın korkunç sorumluluğundan büyük ölçüde
kurtuldular ama halkı da kazanamadılar, çünkü "radikal Batılılaşma"
yönüne gittiler.