Kılıçdaroğlu demiş ki: "Anayasalar birer toplumsal uzlaşma
belgesidir. Bir partinin, iki partinin anayasası olmaz. O zaman
anayasayı eline alan her vatandaş 'bu benim anayasamdır'
demez..."
Hayır Kemal Bey, onu öyle demezler, peynir ekmek yemezler.
Bir kere, vatandaşlar anayasayı "ellerine" almazlar, referandumda
olumlu ya da olumsuz oylarını verirler, sonra büyük çoğunluğu
hayatında hiçbir zaman o kitapçığın yüzünü görmez ya da okumaz
bile...
Anayasalar, o dönemde toplumda ağır basan, "borusu öten" güç ya da
güçler, daha doğrusu onların temsilcileri tarafından yapılır.
Sonuçta halkın onayına götürülür ya da götürülmez. Götürülmesinde
yarar vardır tabii.
1876 Anayasası bilmemkaç parti tarafından değil, bir tek kişi,
Mithat Paşa tarafından yapılmıştır. Çünkü güçlüydü ve de arkasında
Avrupa vardı.
İttihatçılar bu anayasayı 1908 yılında yeniden yürürlüğe koyarken
halka sormadılar. (Daha sonra bizzat kendileri çiğnerken de kimseye
sormadıkları gibi.)
1921 Anayasası mecliste yapılmıştır ve referanduma sunulmamıştır.
(Hani TBMM kendisi anayasa yapamazdı, ayrı bir "kurucu" meclis
şarttı? Bunu ileri süren allameler daha cumhuriyet tarihini bile
bilmiyorlar.)
1924 değişikliği, keza...
Ortada bir "konsensüs" falan yoktur, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve
arkadaşlarının istediği olmuştur.
Ne yani, "padişahçıların" görüşleri mi alınmıştı? Kafasını
kaldıranın canına okuyorlardı.
1961 Anayasası Kurucu Meclis'te hazırlanırken Demokrat
Partili'lerin fikri mi sorulmuştur? O günlerde ortalıkta CHP'den
başka parti mi vardır?
1971 değişikliklerinde halkoyuna mı başvurulmuştur?