Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne niçin bir türlü giremediği
kafaları kurcalamayı sürdürüyor.
Meleklerin cinsiyetini tartışsaydık daha anlamlı olurdu.
"Sarı saçlı, mavi gözlü olmadığımız için" diyenler de
var.
Sarı saçlı, mavi gözlü İtalyan, İspanyol ve Yunanlı pek az
görülür.
Bir kere daha toparlayalım.
***
Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmek istiyor ama "kendi
koşullarında" girmek istiyor.
Onun için de bu 1963'ten beri bir "heves" olmaktan ileri
gidemiyor.
Türkiye 1963'ten beri Avrupa Birliği'ne girmek için değil, tam
tersine "girmemek" için elinden geleni ardına
koymamıştır.
Serbest piyasa ekonomisine bile ancak 1980 başında geçebilmiştir...
Bıçak kemiğe dayanınca, istemeye istemeye...
O arada üç de darbe yaşamıştır, 1971, 1980 ve 1997...
Bir de darbe girişimi, 2016...
Briç kulübünde briç oynanır.
Biz briç kulübünde pişti de değil, düpedüz uzun eşek oynamak
istiyoruz.***
Yüzde 50 enflasyon yaşayan bir ülkeyi Avrupa Birliği'ne
almazlar.
Ordusunu Kuzey Kıbrıs'tan çekmeyen ülkeyi Avrupa Birliği'ne
almazlar.
Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Libya'da operasyon yapan ülkeyi Avrupa
Birliği'ne almazlar.
İsrail ile papaz olan ülkeyi Avrupa Birliği'ne almazlar.
Müslüman ülkeyi Avrupa Birliği'ne almazlar.
Kapılar açılınca "Ya Allah" deyip Avrupa'ya seğirtecek
amansız bir lumpenproletarya kitlesini, eğitimsiz, işsiz ve
niteliksiz milyonları Avrupa Birliği'ne sokmazlar.***
Avrupa Birliği karar alsa bile her üye ülkede bu ayrı ayrı
halkoyuna sunulacaktır.
Bir tek ama bir tek ülkede bile "hayır" çıkarsa geçmiş
ola...***
Şunun çok bilincinde olmasak bile "kollektif
bilinçaltı" seziyor ve tepki gösteriyor:
Avrupa Birliği'nde "egemenlik kayıtsız şartsız
milletin" değildir.
Egemenlik biraz da birliğin yöneticilerindedir.
Avrupa Parlamentosu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde
olacaktır.
Egemenlik, Ankara ile Brüksel arasında paylaşılacaktır.
Avrupa hukuku da Türk hukukunun üstünde...