Hiçbir orduda birkaç gün içinde altı general ölmez.
Hazarda ölürse, salgın hastalık falan vardır, kıran girmiştir.
Seferde ölürse, o ordu fena çuvallamış demektir.
Ukrayna'ya saldıran Rus ordusu altı generalini kaybetti: Biri tümen
komutanı, ötekiler alay komutanıymış. Tövbe, biri de amiral.
Omuzu değilse bile göğsü kalabalıklar...
Bunları keskin nişancıların vurduğu tahmin ediliyor.
Bizim bildiğimiz, eskiden bu konuda Ruslar üstünlüğü kimselere
bırakmazlardı: Stalingrad kahramanı Zaitsev'i
hatırlayalım.
Demek ki el elden üstünmüş.
Eh, ne de olsa Ukrayna askeri de eski Kızılordu'nun mirasçısı
değil midir?
Bunlar keskin nişancılar tarafından vurulabildiklerine göre "en
önde" gidiyorlar...
Kafalarını çıkarıyorlar...
Oysa general arkadan gelir.
Cepheyi, cephenin kendi kesimini iyi kötü "toptan" görebilmesi
gerekir.
General vuruluyorsa karargah düştü demektir!
Karargahın ille "sabit" olması gerekmez (bir köy evi vb.) ama
"mobil" karargah bile kendini ateşe atmaz.
Rus ordusu şişmiştir.
Umdukları "yıldırım muharebesini" başaramadılar, beklemedikleri bir
dirençle karşılaştılar, ilerleyemiyorlar, hiçbir önemli şehri ele
geçiremediler (başta başkent Kiev olmak
üzere Harkov, Odessa, Lviv...)
Onun için de şimdilik füzelerle "uzaktan bulaşıyorlar", başta
sivillere tabii.
Eskiden general kılıcını çeker, askerin önünde giderdi...
"Beni takip edin arslanlarım!"
Bu bir cesaret ve kahramanlık örneğiydi.
Bunun son örnekleri Amerikan İç Savaşı'nda görüldü.
Artık generaller geri duruyorlar.
Hem birliklerle iletişim imkanları çok değişti ve arttı, hem de
ateş gücü...
Artık hiçbir general subaylarına kağıt yazmıyor, ulak
göndermiyor.
Rus ordusunda generalin alay komutanlığı yapması da biraz
tuhafımıza gitmedi değil...
Bunlarda albay kıtlığı mı çekiliyor?
Demek ki ordu gönülsüz.
Eratı "yakından" izlemek gerekiyor...
Afganistan'da nasıl çuvallamış olduklarını mı hatırlıyorlar
yoksa?
Biz de Balkan Harbi'nde çuvallamış, yerlere düşmüştük ama
sonra pes etmedik.