Tamam tamam, bugün bayram, sizin içiniz neşe dolsun doksan yedi yıl sonra sanki çok umurunuzdaymış gibi, ben de size başka bir şey anlatayım.
"Saltanatı boğdu" denilen "kamutayın" doksan yedi yıl önce bugün "saltanatı da kurtarmak için" yola çıktığını da hiç aklınıza getirmeyin tabii.
Cumhuriyetin "TBMM içindeki hiziplerden yalnızca birinin projesi" olduğunu ve bu düşüncenin "sonradan" ortaya çıktığını hiç hatırlamayın.
TBMM'nin tek kapılı buzdolabı gibi "monoblok" olduğunu sanın.
Ezberinizi bozmayın.
Ben de size başka bir şey anlatayım.
Muhalif basında yazıp çizenler yıllardır "güçlü muhalefet" isteyip dururlar.
CHP'nin güçsüz olduğunu, asla iktidara gelemeyeceğini çoktan kabullenmişlerdir.
Muvafık basında yazıp çizenler de, belki "ayıp olmasın" diye, belki etki altında kalarak bu güçlü muhalefet isteğine katılırlar.
Ne işe yarayacaktır, güçlene güçlene bir gün iktidara mı oynayacaktır? Yok canım, laf ola... İktidara gelemeyecek olduktan sonra muhalefet güçsüz olsa ne değişecektir, güçlü olsa ne farkedecektir?
Güçlü olursa iktidar korkarmış, kendine çeki düzen verirmiş...
İsmet Paşa'nın dediği gibi, hadi canım sen de!
Birçok kişi de, muhalefetin güçsüz olmasının yanısıra, bir "lider" çıkaramamasından yakınır.
CHP liderleri "çok özel felaket şartlarında" ortaya çıkmışlardır. Şimdiki zat gibi "kaset şartlarında" değil.
Dolayısıyla, CHP yönetiminde geçen gün tartışılan ve abuk olduğu anlaşıldığı için vazgeçilen "sine-i millete dönmek" ancak kargaları güldürür. "Sine-i memur kitlesine" deselerdi anlayacaktık.
Arkadaşlar, bir siyasi fikir, bir siyasi akım, bir siyasi güç gökten zembille inmez, "toplumda ona ihtiyaç varsa" kendiliğinden ortaya çıkar. Basın munkabızlarını memnun etmek için değil.
AKP on beş yıldır başımızdadır çünkü başımızdan gitmesi için hiçbir neden yoktur.
Kapitalizmi geliştirmenin yanısıra sosyaldemokrat politikaları da uyguluyorsa, ayrıca bir sosyaldemokrat muhalefete de gerek kalmaz.